Hükümet devleti kendinden ibaret sanıyor

Cumhurbaşkanlığı makamı ile hükümetler arasında tartışma, sürtüşme 1980 öncesinde de sonrasında da zaman zaman olagelmiştir. Ancak işler hiç bu boyutta bir krize dönüşmemişti

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanlığı makamı ile hükümetler arasında tartışma, sürtüşme 1980 öncesinde de sonrasında da zaman zaman olagelmiştir. Ancak işler hiç bu boyutta bir krize dönüşmemişti.

Hem bu seferki kriz sadece Çankaya ile Hükümet arasında değil, devlet kurumlarının tümüne yansımış durumda. 2001 Şubat’ındaki “Anayasa fırlatma krizi”nin bile çok ötesinde, tam anlamıyla bir devlet krizi yaşıyor Türkiye.

Bu kriz bir günde, bir olayla çıkmış değil; derin bir birikimin, güvensizliğin sonucu. Hükümetin Kıbrıs atağı, bardağı taşıran son damla.

Hükümetin Cumhurbaşkanı’na, Cumhurbaşkanı’nın da hükümete olan güvensizliği bilinmedik bir gelişme değildi. Aynı şekilde askerdeki güvensizlik de öyle.

Hükümete ve AKP’ye güvensizliğin bugüne kadarki görünen kısmı, laiklikle ilgili hassasiyetlerdi. Şu anda açığa çıkan durum ise, Türkiye’nin stratejik temel politikaları konusunda hükümete duyulan güvensizliği ve kaygıları yansıtıyor.

Hükümetin bu konularda her an “telafisi mümkün olmayan hatalar yapabileceği” düşüncesi, hem Çankaya’da hem de Genelkurmay’da hakim olan bir görüş.

ASKERİN BAKIŞI
İktidarın parlamento çoğunluğuna güvenerek, bu çoğunluğu abartarak kendini devlet yerine koyma eğilimlerinden rahatsızlık duyuluyor.

Hükümetin Kıbrıs’la ilgili liman atağından çok daha önce sohbet ettiğimiz bir kuvvet komutanı bu rahatsızlığı aynen şu sözlerle özetlemişti:

“İcra yetkisi, icrai karar yetkisi tabii ki hükümettedir. Ancak bu hükümet, devleti kendinden ibaret sanıyor. Kendini devlet yerine koyma eğilimi taşıyor. Yanlış olan, tehlikeli olan bu. Devlet başka bir şeydir, hükümet başka. Hükümetler gelip geçicidir. Devletin temel stratejik politika hedeflerini her hükümet kendine göre yorumlayıp, değiştirmeye kalkarsa, Türkiye ciddi problemlerle karşı karşıya gelebilir...”

Sohbetimizin konusu Kıbrıs değildi. Irak, Kerkük, PKK ve Güneydoğu sorunlarıyla ilgiliydi. Ancak kuvvet komutanının sözleri mevcut duruma çok uyuyor.

Çünkü Kıbrıs, Türkiye’nin temel devlet politikalarının en belirgin örneğidir. Ve bugüne kadar Kıbrıs politikasının belirlendiği yer hep Milli Güvenlik Kurulu olagelmiştir.

Şimdi ise Hükümet ilk kez, bu yolun dışına çıkıyor...

Çankaya’nın da Genelkurmay’ın da olaya tepkisinin, “bilgi verildi - verilmedi” tartışmasının gerisinde bu hassasiyet var.

HÜKÜMETİN BAKIŞI
Yaşanan bu gelişmelerin ortaya koyduğu bir başka gerçek de güvensizliğin tek taraflı olmadığı. Hükümetin de Çankaya ve bazı devlet kurumlarına güvenmediği ortaya çıkıyor.

Hükümet de muhtemelen bazı adımlarının engellenebileceği kaygısıyla, liman planını AB’den nasıl bir karşılık bulacağını net olarak görünceye kadar gizli tutma yoluna gidiyor.

O yüzden de Finlandiya Başbakanı’nın, KKTC Cumhurbaşkanı ve Başbakanı’nın haberdar olduğu liman atağı, Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı’ndan gizli tutuluyor.

Fin haber ajansı Türkiye’nin liman atağını 7 Aralık sabahı bütün dünyaya duyuruyor. Ama aynı gün Çankaya Köşkü’nde yapılan Milli Komite toplantısında Başbakan, ne Cumhurbaşkanı Sezer’e ne de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’a bilgi verme gereği duymuyor. “Bilgilendirilmedik” yakınmalarına da “Çankaya’ya mı soracaktık” diye çok sert bir yanıt veriyor Erdoğan.

Şu anda Ankara’da, devletin zirvesinde ipler tam anlamıyla gerilmiş durumda. AKP hükümeti döneminde zaman zaman yaşanan gerilim ilk defa ciddi bir krize doğru gidiyor.

DİĞER YENİ YAZILAR