Herkesin hedef çetesi farklı...

Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında dün hem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hem de Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal devlet içindeki çeteleşmeleri dile getirdiler

Haberin Devamı

Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında dün hem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hem de Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal devlet içindeki çeteleşmeleri dile getirdiler.

Tayyip Erdoğan Osmanlı’dan beri devam eden “derin devlet çeteleri” nden söz etti, Deniz Baykal da bu iktidar döneminde yapılan kadrolaşmalar sonucu Emniyet birimlerinde oluşan cemaatleşme ve çeteleşmeden...

Aslında her iki liderin de söyledikleri son derece çarpıcı, ülke güvenliğini, demokrasiyi ilgilendiren vahim bir sorun. Siyasi polemik olarak söylenip ortada bırakılmaması, araştırılıp, soruşturulup, aydınlatılıp kökünün kazınması gereken bir sorun.

Başbakan “biz gerekeni yapıyoruz” demeye getiriyor. Şu sözleri ilginç:

“Derin devlet, kurumlar içerisinde kendi anlayışları veya kendi kutsalları adına yetkilerini aşarak, hukukun dışına çıkmak suretiyle oluşan çeteleşmelerdir...

Biz şimdi çomağı soktuk, onun için bundan rahatsız olanların sesi yükselmeye başladı. Buna dikkat edin...”

Evet, Başbakan ayrıntı vermiyor ama en azından bu derin devlet çetelerini yok etmek, devleti bu çetelerden temizlemek için bir operasyon başlatıldığı bilgisini “çomağı soktuk” sözleriyle veriyor. Bu önemli bir gelişme. Hiç kuşku yok ki normal olarak muhalefetin de hükümetin ve Başbakan’ın bu girişimine destek olması beklenir.

Ancak, Erdoğan’ın hemen ardından CHP Genel Başkanı Deniz Baykal partisinin grup toplantısında kürsüye çıktı. O da benzer konuları dile getirdi ama Başbakan’la taban tabana zıt.

Baykal, devlet kurumları içerisinde çeteleşmeye, derin devlet çeteleşmesine giden unsurlarla mücadele edilmesini istemiyor mu? Elbette o da devletin bu tür çeteleşmelerden arındırılmasını istiyor. Ancak Baykal, Başbakan’ın samimiyetine inanmıyor, söylediklerine güvenmiyor.

Erdoğan’ın “derin devlet çeteleri” ile ilgili sözlerini de “aczine bahane bulmak” diye niteleyen Baykal, çok ağır bir suçlama getiriyor:

“Derin devletin arkasına saklanarak kadrolaşmanın, kuşatmanın aczini, beceriksizliğini kimseye kabul ettiremezsin. Senin atadığın insanların himayesinde orada yeşertilmekte olan bir çete var. Bunun siyasi sorumlusu da sensin.”

Özetle Erdoğan “derin devlet çeteleri” diyor, Baykal da “Emniyet’teki çete” den söz ediyor.

Tabii ki olmayacak iş, tabii ki ikisi de buna yanaşmayacaktır ama keşke anlaşsalar ve devletteki bütün çeteleşmelere karşı ortak bir tavır içine girebilseler. Hükümet üzerine düşüne yapsa, Meclis’te bir komisyon oluşturulsa ve Başbakan’ın dile getirdiği “derin devlet çeteleri” de, Baykal’ın söylediği “Emniyet’te yeşertilen çeteler” de bir bir ortaya çıkarılsa ve gereken yapılsa; Türkiye tam anlamıyla bir aklanma sürecinden geçirilebilse...

NOT:
Emekli albay Aziz Ergen, Beyaz Enerji Operasyonu ile ilgili bir kitap yazmış. Kitapta 6 yıl önceki bir yemekten söz ediyor. Evet, doğru. Dönemin DGM Savcısı Talat Şalk ile birlikte Sabah Gazetesi’nin o dönemde Karum İş Merkezi’nde bulunan bürosuna yargı muhabirimizin davetlisi olarak yemeğe geldiler.

Benim başka bir yemek randevum olmasına rağmen bu yemeğe katılmak zorunda kaldım. Daha sonra gittiğim diğer yemekte Yayın Grubu Başkanımız Zafer Mutlu ve grubun eski yöneticisi dönemin ANAP milletvekili Kenan Sönmez ve başkaları da vardı. Gecikme gerekçemin bu yemek olduğunu söyledim. Ertesi gün beni önce Mesut Yılmaz, daha sonra da Hüsamettin Özkan arayıp “Albay’la ve savcıyla yemek yemişsiniz” dediler, “doğrudur” dedim. Olay bundan ibarettir. Diğer iddialar tamamen spekülasyondur. Olayın bu şekilde gelişmesi beni 6 yıl önce de fazlasıyla üzmüştür, bugün de...

DİĞER YENİ YAZILAR