Türkiye'de son yıllarda en fazla eskitilen kavram "reform" sözcüğü oldu. Yerli yersiz hemen her yasal düzenlemenin önemini artırmak için başına bir "reform" sözcüğü eklendi. Çoğu kez de geçmiş dönemde yapılan hatalı uygulamaları düzeltmeye dönük yasalara reform yasası adı verildi. Dün açıklanan kamu yönetim reformu tasarısının tartışılacak, eksik ve sakıncalı bulunacak pek çok yönü çıkabilir. Ancak öngörülen düzenlemenin temel çıkış noktası gerçekten çok önemli bir reform niteliğinde. Tasarıyla Osmanlı'dan bu yana -zaman zaman günün ihtiyaçlarına göre yapılan ufak tefek düzenlemelerle- devam eden temel yönetim sisteminin köklü biçimde değiştirilmesi öngörülüyor. Bugün hemen herkesin yakınma konusu olan merkeziyetçi, hantal ve verimsiz bürokratik yapının değiştirilmesi, yerinden yönetim ilkesinin getirilmesi amaçlanıyor. Ankara'nın yetkileri önemli ölçüde tırpanlanıyor. Bürokrasideki ara kademeler kaldırılıyor. Özetle bu tasarı ile bugünkü hantal bürokratik yapının yerine, küçülen, görev ve yetkileri daraltılan bir merkezi idare ve bürokrasi, kamuda şeffaflık, temel fonksiyonları itibariyle etkinliği artırılan bir devlet yapılanması amaçlanıyor. Eğitim, sağlık gibi ana hizmet birimleri yerel idarelere, valilerin başkanlık ettikleri il özel idarelerine bırakılıyor. Bazı hizmet birimleri de belediyelere devrediliyor.
Hassasiyetler
Bu noktada özellikle, il özel idarelerinin ve atanmış valilerin görev ve yetkilerinin artırılması başka bir tartışma konusu doğuruyor. Niye bu yetki seçilmişlere değil de atanmışlara veriliyor? Çünkü bu noktada Türkiye'nin hala aşılamamış bazı siyasal ve sosyal hassasiyetleri var. Ki, eğitim ve sağlık hizmetleri konusunda bu kaygı ve hassasiyetler tasarının bu biçiminde bile var. Özellikle de ilk ve ortaöğretimde bölücü ve irticai unsurlarla nasıl mücadele edileceği, bu unsurların bazı yörelerde etkinlik kazanmalarına nasıl engel olunabileceği kaygıları var. O nedenle de eğitim ve sağlık hizmetlerinde kadrolar 5 yıl süreyle merkezi idarenin yetkisine bırakılıyor.
CHP'nin tavrı
Türkiye'nin yönetim yapısında radikal değişikliklerin önünü açacak olan bu reform yasası AKP damgası mı taşıyacak, yoksa muhalefet partilerinin ve sivil toplum örgütlerinin görüş ve önerileri alınarak, Meclis'te CHP ile de mutabakata varılarak mı gerçekleştirilecek? CHP nasıl tavır alacak? Geleneksel merkeziyetçi devletçi anlayışı baskın gelecek ve topyekün karşı mı çıkacak bu tasarıya? Grup Başkan vekilleri Ali Topuz ve Kemal Anadol'un soruya verdikleri yanıtın özeti şu:
Kaosa yol açılmamalı
Ali Topuz: Tasarıyı henüz incelemiş değiliz. Ancak felsefesinin çok da doğru olduğunu sanmıyorum. Yönetim reformu yapacağız diye Türkiye'nin kurulu düzenini baştan aşağı tarumar edecek bir düzenlemeye karşı çıkarız. Yerinden yönetim modeline gecelim derken kamu idaresinde kaosa yol açılmamalıdır...
Tartışılması gerekir
Kemal Anadol: Mevcut kamu yönetim modelimiz dökülüyor, değişikliğe muhtaç. Fakat bunun yerine ne gelecek? Biz bu tasarıyı daha önce oluşturmuş olduğumuz komisyonda bütün boyutlarıyla ele alıp irdeleyeceğiz. Hemen tepki vermek istemiyorum. Konunun bütün toplumda tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Türk idareciler Derneği'nin, TODAİE'nin, yerel yönetim derneklerinin, idare hukuku hocalarının görüş ve önerileri alınmalı ve genel bir uzlaşı ile yapılmalıdır bu düzenleme... Evet CHP henüz net bir görüş oluşturmuş değil. Kamu yönetiminde reform yapılmasını kategorik olarak reddetmiyor. Ancak hükümet tasarısının bu haline pek sıcak bakmıyor CHP.
Hantal bürokrasiden dar ama etkin devlete
Bürokratik yapıyı değiştirecek bu reform, AKP damgası mı taşıyacak, yoksa muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin önerilerine göre mi gerçekleştirilecek?
Haberin Devamı