Güven bunalımı ve Kuran kursları

Erdoğan Hükümeti ile devlet kurumları arasında kurulduğu günden beri varolan güven bunalımı bir türlü aşılamıyor. Aşılması bir yana, bazı gelişmeler bu bunalımı daha da derinleştiriyor

Haberin Devamı

Erdoğan Hükümeti ile devlet kurumları arasında kurulduğu günden beri varolan güven bunalımı bir türlü aşılamıyor. Aşılması bir yana, bazı gelişmeler bu bunalımı daha da derinleştiriyor.

Güven bunalımı giderilemediği için de sıklıkla yakındığı "niyet okumalar" hemen her gelişmede, her kritik hükümet tasarrufunda Başbakan Erdoğan'ın karşısına engel olarak çıkıyor.

Özellikle bürokrasideki atamalar konusu, Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasındaki ilişkileri türban tartışmalarının bile ötesinde germiş durumda.

Başbakan isyan ediyor, "Cumhurbaşkanı gerekçe göstermeden atama kararlarını geri çeviriyor, buna hakkı yok. Gerekçesini açıklasın biz de bilelim" diyor.

Cumhurbaşkanı da hükümete ve Başbakan'a tepki gösteriyor; atanmalarını onaylamadığı isimler vekaleten görevlendirildikleri için... Sözde iki taraf da gerilimden kaçınmak istiyor ama hemen her önemli atama kararnamesi başlı başına gerilim konusu oluyor.

Güven bunalımı her seferinde biraz daha derinleşiyor.

Cumhurbaşkanı da, başka bazı anayasal devlet kurumları da hükümete güven duymuyor. Atamaların siyasi kadrolaşma kaygısı ile yapıldığını düşünüyor. Geçmişte şu veya bu şekilde irticai faaliyetlere karışmış kişilerin bürokraside kilit görevlere getirilmesi konusunda sistemli bir gayret içinde olunduğu kaygısı zirveye hakim oluyor.

Başbakan, Cumhurbaşkanı'nın atamalan gerekçe göstermeden geri çevirmesinden yakınıyor. Aslında Başbakan da bazı bakanlar da gerekçeyi tahmin edebiliyorlar. Cumhurbaşkanı'nın gerekçeleri geçmiş dönemde Başbakanlık Takip Kurulu'nca tutulan sicil notlan ve MiT'ten gelen raporlar...

Dün konuştuğumuz bir Bakan, bu tür raporların iki açıdan tartışmaya açık olduğunu dile getiriyor:

"Birincisi, 28 Şubat ürünü uygulamalarla geçmişte pek çok kişi ve bürokrat haksız yere suçlanmış, asılsız ihbar mektuplarıyla haklarında dosyalar oluşturulmuş. İkincisi, bu tür raporlar, düşülen sicil notları hukuki bir değer taşıyor mu? Hayır. Taşıyor olsa, o kişiler suç işlemiş olsalar zaten haklarında yasal takibat yapılırdı. Ayrıca halen bir görevi yapıyor atanmak istenen o bürokrat. Örneğin genel müdür yardımcısı olarak görev yapmasında sakınca olmayanın genel müdür olarak atanmasında ne sakınca olabilir?"

Ama olabiliyor ve Cumhurbaşkanı uygun görmüyor. Muhtemelen AKP iktidarına duyulan güvensizlik, atama kararnamesi gelen bürokratlarla ilgili şüphe ve tereddütlerin biraz daha artmasına yol açıyor.

AKP ve Hükümet'in YÖK'le ilgili, türban yasağı ile ilgili başlattığı, başlatmak istediği hemen her girişim, laiklik kaygılarını güncelleştiriyor, Erdoğan'ın deyimiyle ileriye doğru bazı niyetler okunuyor.

Bu, Başbakan'in yakındığı bir durum. Ancak öte yandan kendisi ve partisi de duyulan güvensizliği gidermekten çok, güven uçurumunu derinleştirici uygulamalara imza atmaktan da geri durmuyor.

Bunun son örneği "kaçak Kur'an kursları" ile ilgili düzenlemedeki ısrarları.

Bu düzenleme sadece Cumhurbaşkanı'nı değil, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni de, yüksek yargıyı da, diğer anayasal kurumlan da fazlasıyla etkilemiş durumda.

Son haftalarda yaşanan yargı bağımsızlığı, kadrolaşma tartışmaları ve yüksek yargı organlarınca ardı ardına açıklamalar yapılmasının gerisinde yatan önemli faktörlerden biri de bu...

DİĞER YENİ YAZILAR