Gizli görüşme skandalından fırsat doğar mı?

Haberin Devamı

PKK ile yapılan gizli görüşme kayıtlarının açığa çıkması pekçok açıdan skandal niteliğinde bir olay.

Bu kayıtların açığa çıkmasının, Başbakan Tayyip Erdoğan ve hükümeti siyasal açıdan sıkıntıya düşürdüğüne kuşku yok. Görüşmeyi gerçekleştirenler açısından ise daha ciddi sıkıntılar sözkonusu.

Başbakan Erdoğan ve hükümet açısından en önemli sıkıntı, PKK ile pazarlık yapıldığı iddialarına 13 - 14 ay önce verdiği çok sert tepki, iddia sahibi muhalefet liderlerine yönelik “şerefsizlik” suçlaması. İkincisi, Başbakan’ın bugüne kadarki en önemli savunması “PKK lideri ile görüşme yapılıyorsa bile bunun hükümetimizle ilgisi yok. Görüşmeyi devlet kurumları yapıyor” biçimindeydi.

Ancak Oslo tutanaklarına göre bu savunma, gerçeği yansıtmıyor. Çünkü dönemin Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı olarak yurtdışındaki görüşmeye katılan şimdiki MİT Müsteşarı Hakan Fidan, bu görüşme için kendisini doğrudan Başbakan Erdoğan’ın görevlendirdiğini söylüyor...

Bunlar Erdoğan ve hükümet açısından elbette önemli sıkıntı noktaları.

Zaten muhtemelen bu yüzden görüşmeler yine Erdoğan’ın bilgisi dahilinde bir noktada kesilmiş, “açılım” süreci sekteye uğramıştı.

Çünkü attığı her adımın toplumdaki, seçmen nezdindeki yansımasını bilimsel metotlarla ölçen AKP, bir yıl önceki açılım süreci ile Abdullah Öcalan’la görüşme trafiği iddialarının oy erozyonuna yol açtığını saptamıştı.

Muhtemelen o kaygı hem açılım sürecinin, hem de PKK ile yürütülen doğrudan görüşme trafiğinin kesilmesine neden oldu.

Hatırlamakta yarar var; Erdoğan hem geçen yılki 12 Eylül anayasa referandumu kampanyasının son dönemini, hem de bu yılki seçim kampanyasını ağırlıklı olarak PKK nefreti üzerine oturttu. Kürt sorunu konusundaki söylemini değiştirip, daha şahin, daha milliyetçi bir çizgiye yöneldi.

Sonuçta her iki oylamada da zafer Erdoğan’ın oldu.

Bu strateji sonuç verdi.

Aksi olsaydı, Erdoğan politikasını, duruşunu hiç değiştirmeseydi, “açılım süreci ve Öcalan görüşmeleri” AKP’ye acaba oy kaybettirir miydi?

Ülkede bugün hakim olan havaya bakılacak olursa kaybettirmeyecekmiş gibi gözüküyor. Ya da en azından bugün itibariyle durum öyle.

Çünkü, “Oslo kasedi” diye adlandırılan PKK’lılarla pazarlık kayıtlarının ortaya dökülmesi Türkiye’de kıyameti koparmadı.

Muhalefetten, sivil toplum kuruluşlarından, basından büyük bir karşı çıkış olmadı.

CHP Genel Başkanı’nın görüşme yapılmasına değil, bunun biçimine ve Erdoğan’ın tavrına itirazı olduğu anlaşılıyor. BDP doğal olarak çok memnun, “devam edilsin” çağrısı yapıyor.

Karşı çıkan sadece MHP. Devlet Bahçeli ortaya çıkan bu gelişmeyi çok sert, ağır ifadelerle eleştiriyor. “İhanet” olarak niteliyor. Ki o da sürpriz değil.

Ama onun ötesinde kamuoyunda kıyametler kopmuyor, yer yerinden oynamıyor.

Bu açıdan bakıldığında pekçok sıkıntısının yanısıra görüşmelerin deşifre olması hayırlı sonuçlara da neden olabilir. Hükümeti açılım konusunda cesaretlendirebilir. En önemlisi de kesilen doğrudan görüşme trafiğinin yeniden başlaması noktasında siyasi iktidarı cesaretlendirebilir.

Tabii ki bunun koşullarının tam olarak olgunlaşması, PKK’nın askeri açıdan sindirilip, kolunun kanadının kırılması, terör eylemlerinden vazgeçmeye zorlanması halinde...

DİĞER YENİ YAZILAR