Gerilim yok mu?

Haberin Devamı

Başbakan Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği (AB) heyecanını yeniden canlandırmaya çalışıyor. AB Büyükelçileri ile öğle yemeğinde biraraya geliyor, burada önemli açıklamalar yapıyor. Ama gündem değişmiyor. Ülke gündemi “İrticaya Karşı Eylem Planı” veya “AKP’yi ve Gülen Cemaati’ni Bitirme Planı” diye adlandırılan belgeye odaklanmış durumda.

Söz konusu belge gerçek mi, üretilmiş mi belli değil. Gerçekse, emir komuta zinciri kapsamında mı, yoksa Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki tehlikeli bir cunta tarafından mı hazırlandı, o da kesin değil.

Gerçi, Genelkurmay’ın geçen hafta başında yaptığı açıklama, belgenin emir komuta çerçevesinde hazırlanmış olabileceği ihtimalini kesinlikle ortadan kaldırıyor. Hatta cunta ihtimalini de büyük ölçüde zayıflatıyor. Askerin havası, tahmini, “bu düzmece belgenin TSK’yı yıpratmak amacıyla üretilip, servis edildiği” yönünde.

Ama toplumun, medyanın, siyasetin bir bölümü buna inanırken, bir başka kesim tam aksini düşünüyor.

Askeri ve sivil savcılıkların yürüttüğü soruşturmalar tamamlanmış değil. Fakat kimsenin soruşturma sonucunu beklemeye tahammülü yok. Herkes, her kesim ve siyasi grup, kendine göre şimdiden bir yargıya varmış, suçluyu tespit etmiş durumda.

Siyasetçi veya siyaset dışı hemen tüm kesimler, gerçek olması durumunda bunun kabul edilemeyeceği, bu girişimin demokrasiye yönelik bir saldırı niteliğinde olduğu konusunda uzlaşıyor.

Ama o kadar.

Çünkü bazılarının belgenin “gerçekliği” konusunda hiç kuşkusu yok. Özellikle “Hükümete yakın” diye adlandırılan gazeteler, kesin hükmü günlerden beri dillendiriyor: Belgenin gerçekliğinden kuşku yok. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde hazırlandığından da. Onlara göre, net olmayan tek unsur, bunun emir komuta zinciri içinde mi hazırlandığı, yoksa cunta marifeti mi olduğu...

Karşı taraf da bunun kesinlikle düzmece olduğuna inanıyor. TSK’yı yıpratmak için düzenlenen komplonun ürünü olduğunu iddia ediyor. Yani soruşturma henüz sonuçlanmamış, askeri ve sivil yargı olayı bütün boyutları ile araştırıyor, ama taraflar kesin hükümlerini bile vermiş durumda.

Bu arada şu haklarını teslim etmek gerekir ki, “hükümete yakın” diye adlandırılan gazeteler, medyanın büyük bölümüne göre birkaç adım önde. Savcılıklarca “çok gizli” yürütülen hazırlık soruşturmasının hemen her aşamasını bu gazetelerden izleyebilmek mümkün. (Bu da elbette kıskanılacak bir gazetecilik başarısı.)

Başbakan Erdoğan yine de son derece temkinli; “Belgenin sahte mi gerçek mi olduğu araştırılıyor” diyor.

Bu konuda kurumlararası çatışma ve gerilim değil, mutabakat ve işbirliği olduğunu da söylüyor. “Bu olay, gerilim yaratmamıştır” diyor.

Acaba yaratmadı mı?

Tabii ki bugün bir asker- hükümet gerilimi söz konusu değil. İki tarafta da belgenin kim veya kimler tarafından niçin hazırlandığının bulunup, ortaya çıkarılması konusunda tam mutabakat var.

Ama karşılıklı güven tam mı?

Hayır. Ciddi bir güvensizlik yaşandığı açık. Devletin temel kurumları birbirine güvenmiyor. Bir kurum, diğerini kendine yönelik komplonun parçası, uygulayıcısı olarak görüyor.

Kuşku ortamı giderek derinleşiyor.

DİĞER YENİ YAZILAR