Gerilim krize dönüşüyor...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin dünkü grup toplantısında yaptığı sert çıkışla tüm iyimser beklentileri boşa çıkardı

Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin dünkü grup toplantısında yaptığı sert çıkışla tüm iyimser beklentileri boşa çıkardı. İmam hatip tasarısı nedeniyle tırmanan gerilimin soğumaya bırakılacağı beklentisi yerini kriz kaygısına bıraktı.

Başbakan Erdoğan dün yaptığı sert konuşmayla YÖK'le, üniversitelerle, tasarıya karşı çıkan sivil toplum kuruluşlarıyla, en önemlisi de Türk Silahlı Kuvvetleri ile ipleri iyice gerdi.

Erdoğan geçen haftaki söylemini dün de tekrarladı:

"Mutabakat salt kurumlararası ve kuruluşlararası mutabakat değildir. Mutabakat, vekaleti veren milletin mutabakatıdır..."

Başbakan'ın oldukça uzun ve sert konuşmasının özeti şu:

"Biz parti programımızda, acil eylem programımızda millete imam hatiplerin önünü açma sözü verdik. Milletten bunun onayını aldık. Milletin bu konudaki mutabakatı olduğuna göre ve egemenlik millete ait olup, millet de yetkiyi bize verdiğine göre, biz bu yetkiyi istediğimiz gibi kullanırız. Ne sivil toplum örgütlerinin dediğine bakarız, ne YÖK ve üniversitelerin, ne de TSK'nın..."

Tabii ki Başbakan açık açık bu cümleleri kullanmış değil ama söylediklerinden çıkan anlam bu.

Üniversitelere ve YÖK'e suçlamaya varan düzeyde çok ağır eleştiriler yöneltti Başbakan. Geçen hafta yayınladığı bir bildiriyle imam hatip tasansının geçmemesi için hükümeti uyaran Genelkurmay'a, TSK'ya da "meşru zemin dışına çıkmayın" diyerek karşılık verdi.

Erdoğan'ın konuşması, YÖK ve üniversitelerle hükümet arasındaki çatışmayı iyice alevlendirdi. Gün içinde YÖK Başkanı, Üniversitelerarası Kurul Başkanı ve rektörlerinin ardı ardına Başbakan'a yanıtlan ve tepkileri geldi, gerilim iyice tırmandı.

Dikkatler Genelkurmay'a çevrili
Gözler ve dikkatler doğal olarak Genelkurmay'a çevrildi. Çünkü Genelkurmay'ın geçen hafta yaptığı açıklamada yer alan şu ifade son derece dikkat çekici:

"Cumhuriyetin temel niteliklerine bağlılığı şüphesiz olan kesim ve kurumların bu tasarıyı benimsemesi beklenemez..."

Erdoğan ve hükümeti, tasarının sonuna kadar arkasında olduğunu dün son derece net ve sert bir biçimde ortaya koydu. Şimdi hükümetin Cumhuriyetin temel niteliklerine bağlılığından'şüphe'mi duymak gerek?

AKP tasarıyı bugün yarın Meclis Genel Kurulu'na indirerek, bir iki gün içinde yasalaşmasını sağlayıp, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in onayına sunacak. O zaman bu tasarıyı kabul eden Yüce Meclis'in Cumhuriyetin temel niteliklerine bağlılığı mı sorgulanacak?

Genelkurmay, "Ne yapalım biz üzerimize düşen uyan görevini yaptık. Bundan sonrası Başbakan Erdoğan ve AKP'nin bileceği iş. Yasa çıkarsa da diyeceğimiz yok" diyerek tartışmanın dışına çekilebilecek mi?

Çok zor...

Çünkü tartışma konusu olan sadece basit matematiksel katsayılar değil; TSK'nın en hassas olduğu, laiklik ve laik milli eğitim sisteminin bu düzenlemeden yara alıp almayacağı konusu. Ve bu konuda kayıtsız kalamayacaklarını Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök daha önce yaptığı bazı açıklamalarda da özenle vurgulamıştı.

Önümüzdeki günlerde bu gerilimin giderek ciddi bir kriz noktasına gelme olasılığı oldukça yüksek. Anayasal kurum ve organlar, yani hükümet ile YÖK ve TSK ciddi bir "çatışma" ortamına girmiş durumda.

Anayasa'nın Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerini tarif eden 104. maddesi, "...Cumhurbaşkanı, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir..." diyor.

Acaba Cumhurbaşkanı Sezer, yasanın onay için önüne gelmesini beklemeksizin krize müdahale edip, hükümetle anayasal kurumları yeniden uyumlu bir ortama çekebilir mi?

Gerilimin krize dönüşmesinin önüne geçebilir mi?

DİĞER YENİ YAZILAR