Türk Silahlı Kuvvetleri son dönemde siyasi tartışmaların uzağında kalmaya, bazı kritik konulardaki itiraz ve tepkilerini dahi kamuoyu ile paylaşmamaya özen gösteriyor. İtiraz ve hassasiyetler MGK zemininde veya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile yaptığı ikili görüşmelerde dile getiriliyor.
Genelkurmay Genel Sekreterliği'nin imam hatip tasarısıyla ilgili olarak dün yayınladığı sert bildiri şu saptamayla başlıyor:
"TSK, Avrupa Birliği sürecinde ülkemizin önünü açıcı ve yapıcı katkı sağlamak amacıyla, son Anayasa değişiklikleri içerisinde yer alan doğrudan kurumumuzla ilgili konularda dahi karşı görüş belirtmek için haklı gerekçeleri olduğu halde, görüş belirtmekten özenle kaçınmıştır..."
Rejimin üzerine asker gölgesi düşmemesine özen gösteriyor Genelkurmay. Ne yazık ki aynı hassasiyeti sivil siyasetin, başta da hükümetin her zaman gösterebildiğini söylemek güç.
Bunun en çarpıcı örneği, Genelkurmay'ı açıklama yapmaya zorlayan imam hatip tartışması...
Hükümet kamuoyunun büyük bölümünün karşı olduğu imam hatip liselerine üniversite kapısını açan yasa tasarısını YÖK'ün, üniversitelerin ve bazı etkili sivil toplum kuruluşlarının itirazlarına rağmen Meclis gündemine getiriyor.
Başbakan Erdoğan, "gerilim çıkar" yönündeki uyarı ve eleştirileri yanıtlarken, "Bazı kurum ve kuruluşlarla, sivil toplum örgütleriyle değil, milletin gönül dünyasında gerilim olmamasına" önem verdiklerini söylüyor.
Bir anlamda meydan okuyor; "kimse boşuna itiraz edip gerilim yaratmasın, biz tabanımıza söz verdik bu yasa çıkacak" demeye getiriyor.
Oysa hükümet benzer bir düzenlemeyi tüm itirazlara rağmen 2003 Ekimi'nde de meclis gündemine taşımıştı. 11 Ekim 2003'te Başbakan gazetecilerin, tepkiler ve TSK'nın hassasiyetini hatırlatıp, "Tasarıyı geri çekmeyi düşünüyor musunuz?" biçimindeki sorusuna şu sert yanıtı vermişti:
"Hayır çekmeyiz. Bu ülkede iktidar biziz..."
Tansiyonun iyice yükselmeye başladığı 14 Ekim günü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök Başbakan Erdoğan'la baş başa bir görüşme yaptı.
Orgeneral Özkök'ün kaygı ve hassasiyetlerini dinledikten sonra Erdoğan 16 Ekim'de tasarıyı geri çekti.
Yaklaşık 6,5 ay sonra benzer bir tasan yine gündeme getiriliyor ve yine bile bile gerilim yaratılıyor.
Bu gerilim, ne yazık ki sadece duyarlı toplum kesimleri, YÖK, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ile hükümet arasında sınırlı kalmıyor. TSK da adeta zorlanarak bu tartışmanın, gerilimin tarafı haline getiriliyor.
Genelkurmay'ın açıklamasında şu soruluyor:
"Altı ay sonra ne değişmiştir ki aynı kapsamda bir kanun tasarısı bir çok kurum ve kesimin karşı çıkmasına rağmen yeniden gündeme getirilmiştir? Bu tavrı görmezden gelmek mümkün değildir..."
Genelkurmay, hükümetin bu ısrarlı tavrını muhtemelen "defalarca dile getirilmiş hassasiyetin bir kez daha test edilmesi" olarak algılıyor.
Ve bu durum doğal olarak hükümetin niyetleri konusunda zaten var olan soru işaretlerini pekiştiriyor, güvensizlik uçurumunu derinleştiriyor.
TSK, imam hatip tasarısını Tevhidi Tedrisat (Eğitim Birliği) yasasının delinmesi, paralel bir dinsel eğitim sistemi oluşturulması adımı olarak görüyor ve diyor ki;
"Cumhuriyetin temel niteliklerine bağlılığı şüphesiz olan kesim ve kurumların bu değişiklik tasarısını benimsemesi beklenemez..."
Simdi hükümet ne yapacak?
"Yetki bende, millet iradesini ben temsil ediyorum" deyip, gerilimi, ciddi bir kriz noktasına kadar tırmandırmayı göze alıp bu tasarıyı Meclis'ten geçirme yolunu mu seçecek yoksa ekim ayında yaptığı gibi geri adım mı atacak?
Erdoğan zor bir tercihle karşı karşıya...
Genelkurmay bildirisi sürpriz değil...
Türk Silahlı Kuvvetleri son dönemde siyasi tartışmaların uzağında kalmaya, bazı kritik konulardaki itiraz ve tepkilerini dahi kamuoyu ile paylaşmamaya özen gösteriyor
Haberin Devamı