Geç gelen “küçülüyoruz” itirafı...

Haberin Devamı

Aslında Türkiye’nin olması gereken birinci öncelikli gündemi ekonomi, ekonomik kriz. Bugün de öyle, dün de, hatta altı ay önce de öyleydi. Fakat ne yazık ki sıra bu gerçek gündeme bir türlü gelemedi. Krizin dolaylı ve doğrudan etkilediği insanların, firmaların, örneğin işini kaybeden işçinin, ihracat pazarı veya iç pazarı daralan firmaların, üretimine ara vermek veya üretim kapasitesini düşürmek zorunda kalan sanayi işletmelerinin öteden beri birinci gündemi bu konuydu. Hükümetten beklenti de bir an önce tedbir alınması idi ama aylar öncesinden seçim kaygısına giren hükümet için ekonomi ne yazık ki birinci öncelikli gündem maddesi olamadı.

Şimdi artık seçimlerin de gündemden çıkmasıyla, ekonominin, ekonomik kriz ve önlemlerin gündemdeki gerçek yerini aldığı anlaşılıyor.

Bu bakımdan dün Ankara’da önemli bir adım atıldı. 2008 sonbaharında bile bile, dünyada, küresel ekonomide hiçbir şey olmuyormuş veya olup bitenlerin Türkiye’ye hiç etkisi olmayacakmış, Başbakan Erdoğan’ın deyişiyle teğet geçecekmiş mantığıyla gerçek dışı, iyimser rakam ve hedeflere göre kurgulanan 2009 yılı makroekonomik dengeleri ve bütçesi dün nihayet gerçek duruma yakın bir düzeye çekildi.

Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ile birlikte açıkladığı yeni hedefler elbette pembe bir Türkiye tablosu çizmiyor. 2009’un çok zor ve acılı bir yıl olarak geçeceğini teyit ediyor. Aynı zamanda krizin Türkiye’yi teğet geçmediği de kabul ediliyor ve buna uygun biçimde çıkış senaryosu öngörülüyor.

Nazım Ekren’in açıklamasının en önemli bölümü ekonominin bu yıl yüzde 3,6 oranında küçüleceği öngörüsü. Küçülme öngörüldüğü gibi acaba yüzde 3,6’da mı kalacak, yoksa yüzde 5’in üzerine mi çıkacak? İkinci ihtimal daha yüksek gözükse de Hükümetin gerçek durumu kabullenmesi önemli.

Türkiye 1980 krizinden bu yana hiç üst üste iki yıl küçülmemişti. Şimdi de öyle olacağı öngörülüyor. Eğer küresel ekonomide bu yılın ikinci yarısından itibaren hafif de olsa bir toparlanma başlarsa, Türkiye de 2010’dan itibaren yeniden büyüme sürecine girebilir. Ve bu yılki sert düşüşün ardından 2010’daki büyüme hükümetin yüzde 3,3’lük öngörüsünün dahi üstünde de gerçekleşebilir. Ama acaba bu yıl ne kadar küçüleceğiz?

Bu yıl işsizlik oranının yüzde 13,5 olacağını öngörüyor yeni program. Oysa 2008 sonu itibariyle işsizlik oranı zaten yüzde 13,6. Yarın TÜİK’in Ocak ayı istihdam verileri açıklanacak. Muhtemelen yarınki rakamlar Ocak ayında işsizliğin daha yüksek bir orana çıktığını, Şubat ve Mart aylarında da artış trendinin süreceğini ve yüzde 15’leri geçebileceğini ortaya koyacak. O nedenle işsizlik konusundaki bu öngörü fazlasıyla iyimser kalabilir.

Dün açıklanan program üzerinde acaba IMF ile de mutabık kalındı mı? Örneğin IMF’nin ısrarla üzerinde durduğu yurtiçi hasılanın yüzde 1’i civarında bir mali uyum revizyonda dikkate alındı mı? Yani bütçe gelirlerinin artırılmasını veya harcamaların o oranda kesilmesini içeriyor mu henüz belli değil. Ayrıca, hangi harcamalardan kesinti yapılacağı, gelir artışının KİT zamları yoluyla mı, akaryakıttan alınan ÖTV kesintilerinin yükseltilmesi yoluyla mı olacağı da henüz belli değil.

Kesin olmayan bir başka nokta da bu hedeflerin IMF anlaşması sırasında yeniden revize edilip edilmeyeceği...

DİĞER YENİ YAZILAR