Etek boyundan rejim tartışmasına mı?

Haberin Devamı

Türkiye’nin gündemi çok hızlı değişiyor. Temel tartışma konularından biri bitmeden kapatılıp bir başkasının sayfası açılıyor.

Önce “dindar gençlik yetiştirme” tartışmasıyla hareketlenmişti siyasal gündem. Ardından temel eğitimdeki düzenleme, imam hatip okullarının orta kısımlarının yeniden açılması düzenlemesi gündemi meşgul etti.

Ardından muhafazakar sanat tartışmaları başladı. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda belediye ile sanatçılar arasındaki gerilime Başbakan Erdoğan’ın müdahil olması ile konu başka bir boyuta taşındı.

Erdoğan bu tartışmaya önceki gün son noktayı koydu:

“Hem belediyeden maaş alacaksın, ondan sonra da yönetime verip veriştireceksin. Öyle şey olmaz. Tiyatroları özelleştirmeye götürüyorum. Buyurun istediğiniz gibi tiyatrolarınızı oynayın. Destek gerekirse, hükümet olarak istediğimiz oyunlara sponsor olur desteğimizi veririz...”

Konu muhtemelen ilk toplantıda Bakanlar Kurulu’nun gündemine gelecek. Acaba özelleştirme sadece Şehir Tiyatroları ile mi sınırlı olacak, yoksa Devlet Tiyatroları’nı, Devlet Opera ve Balesi’ni, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nı da kapsayacak mı?

Önümüzdeki günlerde öğreneceğiz.

Ancak bu arada bir başka tartışma daha alevlenmiş durumda: Ulusal bayramlar nasıl kutlanacak?

Bu konu, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 19 Mayıs kutlamalarına ilişkin genelgesi üzerine tartışmaya açılmıştı. Bu tartışma şimdi Danıştay 10. Dairesi’nin verdiği yürütmeyi durdurma kararı ile yeniden ve daha şiddetli biçimde siyasal gündemin ilk sıralarına girmiş bulunuyor.

Milli Eğitim Bakanlığı, 19 Mayıs Bayramı kutlamalarının sadece Ankara’da stadyumda yapılmasını, diğer illerde okullarda kutlanmasını öngörüyordu. Danıştay 10. Dairesi, “Hayır” dedi, genelgenin yürürlüğünü durdurdu.

Danıştay’ın bu kararı muhalefet partilerince memnuniyetle karşılanırken, iktidar kanadı ise “garabet” diye ateş püskürüyor.

Danıştay’ın verdiği bu karar üzerine ulusal bayramlarla ilgili tartışma nasıl şekillenecek?

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in önceki günkü açıklamaları bir ipucu veriyor aslında. Danıştay kararını “Çok garip ve tuhaf” diye niteleyen Bakan Dinçer, ulusal bayramlarla ilgili yönetmeliği tümden değiştireceklerini söylüyor. Yani sadece 19 Mayıs değil, 23 Nisan, 30 Ağustos ve 29 Ekim kutlamaları da yeni esaslara bağlanacak. Bugünkü kutlama şeklini 1940’ların faşist İtalya ve Almanya ile Sovyetler Birliği uygulamalarına benzeten Dinçer, ulusal bayramları özüne uygun biçimde halka maledecek bir model üzerinde çalıştıklarını söylüyor.

Bakan’ın tespitleri haklı olabilir. Gerçekten de artık günümüz dünyasında, çağdaş demokrasilerde bizdeki kutlama modelleri kalmadı. Devlet zoruyla bayram kutlaması olmamalı. Bayramlar özüne uygun biçimde halka maledilerek daha geniş katılımlı ve daha içten, daha anlamlı biçimde kutlanabilir. Totaliter rejimlere özgü görüntüler değiştirilebilir.

Ama nasıl?

Kavga ederek, inatlaşarak bu yapılmaya kalkışılırsa büyük ihtimalle iş rejim kavgasına dönüşecek.

Ki rejim kavgasına dönüşeceğinin ipucunu da dün Devlet Bahçeli yaptığı yazılı açıklama ile veriyor:

“Milli bayramların kaşınmasındaki ve üzerinde oynanmasındaki maksat, Cumhuriyetin yapı taşlarını kırmak. Taşıyıcı sütunlarını yıkmak ve son tahlilde hayasızca planlanan rejim değişikliğini hayata geçirmektir...”

Evet, Devlet Bahçeli kutlama yönteminin değiştirilmesini böyle değerlendiriyor.

Oysa hükümet bu konuda toplumsal ve siyasal mutabakat arasaydı, diyalog mekanizmalarını işleterek hem siyasal partilerin, hem sivil toplum örgütlerinin görüş ve önerilerini de alarak ortak paydada çağdaş bir kutlama biçimi belirlenemez miydi?

Baştan bu yola gidilseydi belki belirlenebilirdi. Ama bu noktadan sonra artık çok zor gözüküyor.

Türkiye geçmiş yıllardaki 19 Mayıs bayramlarında kız öğrencilerin etek boyunu tartışıyordu şimdi de bir süre rejimi tartışacak gibi...

DİĞER YENİ YAZILAR