Esad rejimi nasıl cevaplandırılacak?

Haberin Devamı

Uçak düşürme olayının duyulduğu ilk andan itibaren iç kamuoyunun da dünyanın da merak ettiği nokta, Türkiye’nin Suriye’ye karşı nasıl bir reaksiyon vereceği idi.

Türkiye serinkanlı, vakarlı bir duruş sergileyerek bazı beklentileri boşa çıkardı. Muhtemelen içerde ve dışarda bazı çevreler Türkiye’nin hemen bir misillemede bulunacağını, Suriye’nin bir uçağını veya bir askeri tesisini vuracağını bekliyordu.

Öyle bir maceraya girmedi Türkiye.

İlk günden itibaren bölge ülkelerini, müttefiklerini ve BM’yi bilgilendirme yolunu seçti.

Suriye’nin yaptığı elbette yanına kar kalmayacaktı.

Bütün dünya biliyor ki Türkiye bu olaya bir yanıt verecek.

Yanıtın nasıl verileceğinin ipuçlarını Başbakan Tayyip Erdoğan partisinin dünkü grup toplantısında açıkladı.

Başbakan Erdoğan’ın konuşmasında “özür ve tazminat”ın sözü bile geçmiyor. Önce durum tesbiti yaptı Erdoğan ve ardından da Türkiye’nin uluslararası hukuk çerçevesinde kalarak vereceği yanıtın nasıl olabileceğini anlattı.

Uçak düşürme olayının gerçekleştiği an itibariyle Suriye’nin Türkiye bakımından artık ciddi bir “açık ve yakın tehdit unsuru” haline geldiğinin altını çizen Erdoğan’ın şu cümlesi de son derece önemli:

“Türkiye yerini, zamanını ve yöntemini kendisi tayin ederek, bu haksızlığa karşı uluslararası hukuka dayalı haklarını kullanacak ve gerekli adımları atacaktır...”

Evet, zamanını, yerini ve yöntemini kendisinin tayin edeceği bir cevap ve cezalandırma uygulaması yapılacağı kesin...

Yine Başbakan Erdoğan’ın dünkü konuşmasında bu cezalandırma yöntemi ile ilgili olarak iki nokta ön plana çıkıyor.

Birincisi, artık “açık ve yakın tehdit unsuru” haline gelen Suriye’ye dönük askeri yaklaşım açısı değişecek.

Bu ülkenin kara, hava, deniz tüm askeri unsurları “düşman” ve dolayısıyla “hedef” olarak tanımlanacak. Örneğin Suriye ordusuna ait helikopterler 5 defa Türk hava sahasını ihlal etmiş. Düne kadar bu gibi durumlarda uyarı ile yetinilmişti. Bugünden itibaren ise Suriye’nin herhangi bir askeri aracının milim sınır ihlali “düşmanca saldırı” kabul edilip anında vurulacak.

Türkiye’nin Suriye kara sınırındaki askeri varlığı takviye edilecek. Aynı şekilde Doğu Akdeniz’deki hava ve deniz sınırındaki kontroller yoğunlaştırılacak. Suriye’nin bütün askeri faaliyetleri yakın gözetim altında tutulacak. Yapacakları en ufak bir hata çok ağır şekilde karşılık bulacak.

Bu arada kara sınırındaki askeri yığınağın arttırılmasına paralel olarak Suriye birliklerinin bu bölgede rejim muhaliflerine karşı yürüttüğü operasyonlar da dikkatle izlenecek.

Yine bir kaç ay öncesinde sınırda bir olay meydana gelmişti. Türkiye’ye sığınmaya çalışan muhalif unsurlara Suriye unsurlarınca ateş edilmiş ve atılan bazı mermiler Türkiye tarafına isabet etmişti.

Bu aşamadan sonra, benzer bir olay, sınırın Türkiye tarafına tek bir merminin düşmesi dahi saldırı olarak kabul edilecek ve anında çok sert karşılık verilecek.

Birinci noktanın özeti bu.

İkincisi ise Suriye’de yaşanan iç çatışma. Rejim muhalifleri ile Türkiye’nin ilişkisi.

Başbakan Erdoğan bu noktada da Türkiye’nin bugünden itibaren izleyeceği stratejiyi şu çok net cümle ile özetledi:

“Suriye halkı, bu eli kanlı diktatörden kurtuluncaya kadar Türkiye onlara her türlü desteği verecektir...”

Bu cümledeki “her türlü” ifadesinin altını çizmek gerekiyor.

Çünkü en azından görünürde bugüne kadar Türkiye Suriye’deki olaylara insani açıdan yaklaşıyor, sınıra gelen sığınmacılara kapıyı açıyor, onlara barınma imkanı sağlıyordu.

Ama bir takım iddialar hep gündemdeydi, Suriye’nin ciddi yakınmaları vardı. “Türkiye isyancılara silah veriyor, eğitim veriyor” diye şikayet ediyordu.

Bugüne kadar Türkiye bunları ne kadar yaptı bilemiyoruz. Ancak bu aşamadan sonra Esad rejimi yıkılıncaya kadar Türkiye, isyancılara her türlü desteği vereceğini birinci ağızdan, Başbakan’ın ağzından Tüm dünyaya açık açık ilan etmiş durumda.

DİĞER YENİ YAZILAR