Erdoğan'ın en zor kararı...

İmam hatip liseleri tasarısı hükümeti çok büyük bir açmazın içine itmiş durumda. YÖK, üniversiteler ve bazı sivil toplum örgütleri, ardından da Türk Silahlı Kuvvetleri ile karşı karşıya gelen hükümet, şimdi kendi yarattığı bu sorunun içinden nasıl çıkacağını tartışıyor

Haberin Devamı

İmam hatip liseleri tasarısı hükümeti çok büyük bir açmazın içine itmiş durumda. YÖK, üniversiteler ve bazı sivil toplum örgütleri, ardından da Türk Silahlı Kuvvetleri ile karşı karşıya gelen hükümet, şimdi kendi yarattığı bu sorunun içinden nasıl çıkacağını tartışıyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan sorunu partisindeki milli görüşçülerin isteği doğrultusunda askerle restleşerek mi aşmaya çalışacak, yoksa geri adım mı atacak?

Her iki durumda da Erdoğan ve hükümetin ağır yara alacağı bir gerçek.

Erdoğan'ın ne karar vereceği, hükümetin bundan sonraki aşamada nasıl bir yol izleyeceği bugün yarın netleşecek. Ancak şimdiden net olan bir şey var ki, imam hatip tasarısı Genelkurmay Genel Sekreterliği'nin önceki günkü açıklamasıyla birlikte artık bitti sayılır.

Şimdi gelinen bu noktada, yaşanan bunca gerilim ve sıkıntının ardından hükümetin virajı nasıl alacağı önemli. Tabii ki viraj almak yerine askerle restleşmeyi de tercih edebilir Erdoğan ama buna pek ihtimal verilmiyor. Erdoğan ve kurmayları, bu yolun hükümet ve ülke için nelere mal olabileceğini elbette iyi görüyor ve analiz ediyorlar.

AKP kurmayları iki günden beri her türlü olasılığı tartıp değerlendiriyorlar. İçine düşülen bu zor durumdan çıkış konusunda parti içinde beliren eğilimlere paralel olarak üç seçenek tartışılıyor.

Anlatılanlara göre çıkış için düşünülen seçeneklerin özeti şöyle:

1- "Geri adım atmayalım. (AKP'nin özellikle milli görüşcü kanadı bu yönde bastırıyor). Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklaması üzerine geri adım atar, tasarıyı çekersek bu bizi hem tabanımız nazarında yıpratır, küçük düşürür hem de iktidarımız tartışmalı hale gelir. Ayrıca AB'ye giriş sürecinde yaptığımız bütün demokratikleşme reformlarını da sıfırlamış oluruz. Demokrasimizin imaj sorununu düzeltemeyiz. Her ne kadar yasa, anayasa değişikliği yapsak da pratik işleyişte askerin sivil yönetimin üstünde olduğu yargısı AB'de iyice pekişir ve yıl sonunda umut ettiğimiz müzakere takvimini alamayabiliriz..."

AKP içerisinde böyle bir görüş var, bir de aksini savunanlar...

2- "İnatlaşmak, askerle restleşmeye girmek ne parti ve hükümet olarak bize, ne de ülkeye bir şey kazandırır. Aksine partiye, hükümete, daha önemlisi ülkeye ve rejime büyük zararlar verebilir. Ülkeyi daha fazla germemek için yeni bir mutabakat arayışına girmek bize bir şey kaybettirmez, tam aksine kazandırır. Tasarıyı geri çekelim..."

3- "Üçüncü seçenek ise sorunu Meclis iradesine bırakmak. Meclis gündem sırası geldiğinde tasarıyı ele alsın ama hükümet, tümü veya maddeleri üzerinde verilecek önergelerde 'Genel Kurul karar versin' diyerek, topu üstünden atsın. Tasan, Meclis Genel Kurulu'ndan aynen geçse bile nasıl olsa Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer veto edecektir. O zaman da ikinci defa gündeme getirmeyiz, rafa kaldırırız. Böylece tabana dönüp, 'ne yapalım biz elimizden geleni yaptık ama olmadı' deriz..."

Bugünkü zor durumdan çıkış için ikinci ve üçüncü seçenekler en makul çözüm yolu olarak gözüküyor. Ancak o noktada da eğer üçüncü seçenek tercih edilirse yine bir sorun ortaya çıkıyor. Çünkü Genelkurmay'ın açıklamasındaki, şu cümle son derece dikkat çekici:

"Cumhuriyetin temel niteliklerine bağlılığı şüphesiz olan kesim ve kurumların bu tasarıyı benimsemesi beklenemez..."

Bu durumda eğer Meclis tasarıyı aynen kabul edip Cumhurbaşkanı'na gönderirse ne olacak?

Yüce Meclis'in cumhuriyetin temel niteliklerine bağlılığından şüphe mi duyacağız?

DİĞER YENİ YAZILAR