Başbakan Tayyip Erdoğan’ın iki üç hafta öncesine kadar bazı tereddütleri vardı. Mutabakat arıyordu, mutabakatsız bir anayasa değişikliğinin, referandum sürecinin risklerinden çekiniyordu.
Fakat yargıda Erzincan-Erzurum hattında iplerin kopmasıyla patlak veren yargı krizinin Erdoğan’a bütün riskleri göze aldırdığı anlaşılıyor.
HSYK (Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu)’nın Erzurum’daki özel yetkili savcıları görevden alması, ardından olayla ilgili olarak yüksek yargı organları arasındaki en üst düzeydeki dayanışma gösterileri ve hükümete, Adalet Bakanı’na yönelik sert çıkışlar Erdoğan açısından deyim yerindeyse bardağı taşıran son damla oldu.
Bu gelişmeler üzerine Başbakan Erdoğan, son kararını verdi: Uzlaşmayla ya da uzlaşmasız her ne pahasına olursa olsun yargı reformu yapılacak. Bunun için gerekirse bütün riskleri göze alabiliriz...
Erdoğan bu yaklaşımını 18 Şubat günü görüştüğü Ümit Boyner başkanlığındaki TÜSİAD yönetimine de aktardı.
O görüşmede de demokratikleşme, anayasa değişikliği ve yargı reformu konusunda Erdoğan’ın verdiği mesajlar şu şekilde özetlenebilir:
“En azından yargıda reform için, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığının sağlanması için anayasa değişikliğini şart görüyorum. Yargıdaki bu durum artık sürdürülebilir olmaktan çıktı. Böyle devam ederse Türkiye hakimler devleti haline gelecek. Buna müsaade edemeyiz. Etmeyeceğiz...”
Yine o görüşmede Başbakan Erdoğan’ın söylediklerinden anayasa değişiklik paketinde kesin olarak yer alacak üç temel unsur ortaya çıkıyor:
1. Yargı reformu: HSYK’nın yapısı kesin olarak değiştirilecek. Yargıtay ve Danıştay’ın kendi aralarından HSYK üyelerini belirlemesi, sonra da HSYK’nın bu yüksek mahkeme üyelerini belirleme sistemi kaldırılacak. HSYK’nın üye sayısı arttırılacak, Meclis’in de HSYK’ya üye seçmesi sağlanacak. Askere sivil yargının önü kesinlikle açılacak. Askeri Yargıtay kaldırılacak.
2. Siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili hükümler yeniden düzenlenecek. Venedik kriterleri esas olacak. Parti kapatmak zorlaştırılacak, terörle bağı kurulamayan, teröre bulaşmamış partiler kapatılmayacak. Başsavcının kapatma davası açması da belirli koşullara bağlanacak.
3. Seçim Barajı: Erdoğan yüzde 10’luk seçim barajının yüzde 5 veya 7’ye indirilmesini de incelettiriyor. Ancak bu konuda bazı tereddütleri var. Barajın düşürülmesi ihtimali var ama zayıf. Fakat bunun yanı sıra temsil adaletini bir nebze de olsa arttırılabilmek amacıyla Türkiye milletvekilliği sistemi ile bir düzenleme yapılacak. Parlamentonun 450 üyesi mevcut sistemle belirlenecek. “Türkiye Milletvekilliği” diye adlandırılan 100 üyenin belirlenmesinde ise baraj aranmayacak. Bu 100 milletvekili her partinin aldığı oy oranına göre paylaştırılacak. Seçimde yüzde 1 oy alan parti de 1 milletvekiliyle parlamentoda temsil edilebilecek.
Erdoğan’ın anayasa değişikliğinde olmazsa olmazları özetle böyle.
En önemli düzenleme kuşkusuz yargı reformu. Bu reformu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de önemsiyor. Ancak inatlaşarak değil, uzlaşmayla, hem siyasal hem de toplumsal uzlaşmayla bu reformun gerçekleşmesini arzuluyor Gül. O nedenle hafta başında görüştüğü Yargıtay ve Danıştay Başkanlarına bu konuda bazı tavsiyelerde bulundu.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Yargıtay ve Danıştay başkanları ile ayrı ayrı yaptığı görüşmelerin ana gündemini de yargı reformu oluşturdu.
Peki bir uzlaşma, asgari mutabakat zemini oluşturulabilir mi?
Zayıf ihtimal gibi gözüküyor.
Bu konu referanduma gidecek de acaba ne zaman?
Hemen mi yoksa genel seçimle birlikte mi?
Erdoğan’ın önümüzdeki günlerde netleştireceği kararına bağlı...
Erdoğan yargı reformunda kararlı
Haberin Devamı