Erdoğan uyardı Denktaş rest çekti

Kıbrıs görüşmeleri kritik bir aşamaya gelirken Ankara ile KKTC arasındaki gerilimin dozu da yükseliyor. Denktaş'ın özellikle dünkü açıklamalarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın telkin ve önerilerine karşı örtülü bir meydan okuma havası seziliyor

Haberin Devamı

Kıbrıs görüşmeleri kritik bir aşamaya gelirken Ankara ile KKTC arasındaki gerilimin dozu da yükseliyor. Denktaş'ın özellikle dünkü açıklamalarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın telkin ve önerilerine karşı örtülü bir meydan okuma havası seziliyor. Başbakan Erdoğan dün Devlet Konukevi'nde gazete ve televizyonların genel yayın müdürleri ve Ankara temsilcileri ile kahvaltılı bir sohbet toplantısı düzenledi.

Kıbrıs konulu sohbette Erdoğan'ın medyadan "ricası" şuydu: "Müzakere sürecinin iyi, kötü yanları olacaktır. Bunlar yazıldığı zaman veya aşırı derecede tahrik edici şekilde konuşulduğu zaman kopmaya dışardan yardımcı olmuş oluruz. Ama biz bunun kopmasını istemiyoruz... Kuzey Kıbrıs'ta yapılan çeşitli açıklamaları bile bizim yazılı ve görsel medyamız kendi içinde sansür etmeli diye düşünüyorum. Bu benim sizlerden bir ricamdır. Bu süreç içinde her şeyi açıklamanın çok faydalı olduğu kanaatinde değilim. İşi bitirdikten sonra her şey çok açık, net ortaya çıkar, konuşulur. Müzakere sürecinde yazılması, konuşulması işi daha ortada koparabilir..."

Denktaş meydan okuyor
Başbakan Erdoğan'ın medyadan daha fazla duyarlılık isteği kuşkusuz anlaşılabilir bir durum ve nedenlerini de kendisi uzun uzun anlatıyor; müzakere sürecinin olumsuz etkilenmemesi, karşı tarafın tahrik edilmemesi gibi... Ancak Başbakan'ın niyeti öyle olmasa bile söylediği "kendinizi sansür edin" sözü talihsiz bir ifade...

Erdoğan, Türkiye'deki medya kuruluşlarının yanısıra satır arasında Kıbrıs'a, hem Türk tarafına hem de Rum tarafına mesaj yolluyor: "Görüşmelerden sonra ayrıntılı açıklamalar yapmayın, gerekirse kısa ortak açıklamalar yapılsın."

Fakat Erdoğan Ankara'da bunları söylerken, bu uyarıları yaparken Lefkoşa'da görüşme masasından kalkan Denktaş gazetecilere ayrıntılı açıklamalar yapıyor. Bu arada bir gazetecinin Erdoğan'ın uyarı ve ricasını anımsatması üzeine çarpıcı bir yanıt veriyor, adeta meydan okuyor Denktaş:

"Ben müzakereler başlarken halka, günü gününe her şeyi açıklayacağıma söz verdim. Ankara da bunu biliyor"

Başbakan görüşmelerle ilgili detay açıklamalardan kaçınılmasını tavsiye ediyor, görüşme sürecinin de "Hep bana" anlayışıyla değil, "kazan, kazan" anlayışla yürütülmesini öneriyor. Ama Denktaş'ın bu tavsiyelere uymaya niyetli olmadığı ortada. Özellikle dünkü açıklamaları şimdiden referanduma dönük gibiydi Denktaş'ın.

Önümüzdeki dönemde ilişkilerdeki gerginliğin kaçınılmaz olarak tırmanacağı anlaşılıyor. Erdoğan yine de iyimserliğini koruyor bu noktada, Denktaş'ın açıklamalarını iyi niyetle "müzakere tekniğinin mütemmim cüz'ü olabilir" diye yorumluyor.

Çünkü Başbakan'a göre artık geri dönüş yok. 22 Mart'a kadar liderler anlaşmaya varamazlarsa Türkiye ve Yunanistan dahil olacak. Yine anlaşma olmazsa o zaman eksik kalan noktaları BM Genel Sekreteri dolduracak. Ardından da referandum.

Başbakan'a göre anlaşma Türk tarafının lehine. Çünkü Rum tarafının kaybedeceği bir şey yok, ama Türkiye'nin ve Türk tarafının kaybedeceği çok şey var.

1 Mayıs'tan önce bitsin
"1 Mayıs'tan önce işin bitirilmesini istiyoruz. Burada KKTC ne elde edecektir? Türkiye'nin menfaatleri neyi gerektirir?" diye soruyor Başbakan ve şu yanıtı veriyor:

"Her şeyden önce KKTC sadece Türkiye'nin tanıdığı bir devlet durumundadır. Ama Güney Kıbrıs'ın böyle bir sorunu yok. Biz istesek de istemesek de 1 Mayıs'ta AB'nin üyesi oluyor. 1 Mayıs'tan önce bir mutabakat sağlanırsa Kuzey Kıbrıs da Güney Kıbrıs'la bütünleşerek bir Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti olarak AB'ye girme şansını yakalayacak. Yani artık uluslararası camiada bir devlet olacak. Biraz daha ileri gidiyorum. Güney Kıbrıs şu anda uluslararası camiada bir devlet olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla Kuzey Kıbrıs da devlet olarak o devlet yapısını paylaşmış olacak. Veyahut da kaybedecek, yeni bir devlet ortaya çıkmış olacak. Böyle bir durum var. Her şeyden öte AB'de Türkçe resmi dil olarak kullanılır duruma gelecek." Özetle Başbakan Erdoğan, Annan Planı çerçevesinde yapılacak anlaşma çerçevesinde sağlanacak olumlu gelişmelere dikkat çekiyor. Denktaş ise olumsuzluklara, tehlikelere işaret ediyor. Denktaş'ın yaptığı müzakere taktiği, taleplerini kabul ettirmek için izlediği genel stratejinin bir ürünü mü yoksa halkı bilgilendirme adına şimdiden referandumda hayır çıkmasına dönük bir stratejinin sonucu mu? Bunu da bundan sonraki gelişmeler gösterecek....

DİĞER YENİ YAZILAR