Erdoğan’ın en haklı olduğu nokta...

Haberin Devamı

Başbakan Tayyip Erdoğan partisinin dünkü grup toplantısında yine esip gürledi. Her zaman olduğu gibi yine muhalefete ve basına yüklendi. Bu kez hedef tahtasına sendikaları da ekledi Başbakan.

Sendikalara da demediğini bırakmadı. Sendikaların değiştirtmeye, sulandırtmaya çalıştıkları bunun için eylem hazırlığı içinde oldukları sosyal güvenlik reformunun her ne pahasına olursa olsun sonuna kadar arkasında olduğunu ortaya koydu Erdoğan dün.

Bu konuda hem geçmiş iktidarları, hem bugünkü muhalefeti hem de eylem hazırlığındaki sendikaları çok sert ifadelerle eleştirdi.

Haksız mı?

Değil. Belki de son dönemde girdiği sert tartışmalar arasında Başbakan’ın en haklı olduğu konu bu. Sosyal güvenlik çok geniş kesimleri, bütün toplumu yakından ilgilendiren bir sorun. Aslında bunun önemli bir sorun olduğunu herkes kabul ediyor.

Bu sorun bugün ortaya çıkmış da değil. Meclis gündemindeki reform aslında gecikmiş bir reform. Geciken her günün Türkiye’ye, kamu maliyesine, emeklisiyle çalışanıyla tüm topluma bir maliyeti var.

Bunu daha fazla geciktirmenin engellemenin kimseye bir yararı yok, aksine zararı var. Ama belli ki bazıları hala Türkiye’nin sosyal güvenlik sisteminin iflas ettiğinin, battığının farkında değil. Mevcut sistem, sistem değil, sürdürülebilir olmaktan çoktan çıkmış bir yapı.

Bugün Meclis gündemindeki tasarıya karşı çıkanlar da eğer iktidarda olsalardı muhtemelen ilk el atacakları sorun bu olurdu.

Sosyal güvenlik sistemi kamu maliyesinde tam anlamıyla dipsiz bir kuyu, devasa bir kara delik. Her yıl milli gelirin yaklaşık yüzde 5’i tutarında açık veriyor. Gelir gider dengeleri inanılmaz ölçüde bozuk. Ve öyle ufak tefek rötuşlarla düzeltilebilecek gibi de değil.

Genç emekliler cenneti Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi iki çalışanın primiyle bir emekliye maaş ödenmesi üzerine kurulu. Bu oran yaşlı Avrupa’da bile daha yüksek.

İkincisi, çalışanların prime esas ücretleri ile emekli aylığına esas ücretler arasında büyük çarpıklıklar var. Örneğin devlet memurlarının prime esas kazancı 100 ise emekli aylığına esas alınan rakam 300. Aynı şekilde SSK kapsamındaki işçilerin büyük bölümünün primi asgari ücret üzerinden ödeniyor. İlginç olan da asgari ücretten net 480 YTL maaş alırken emekli olan bir işçiye 560 YTL emekli aylığı bağlanıyor. Prime esas kazancı bin YTL civarında olan bir üst kademe bürokrata 3 bin YTL’ye yakın emekli aylığı bağlanabiliyor. Buna “ Con Ahmet”in makinası bile dayanamaz.

Başbakan suçu 1969 yılındaki yasal düzenlemeleri yapan, asgari emeklilik yaşını kadınlar için 38, erkekler için 43 olarak belirleyen iktidara yüklüyor. Belki o noktada biraz haksızlık yapıyor. Çünkü o yıllarda bir emekliye 9 aktif sigortalı düşüyordu, bugün ise ise iki bile değil, 1,99’a inmiş durumda. Asıl suçlu olanlar, 1979’larda 1980’lerde bu sorunu göremeyenlerde.

Hakkını teslim etmek gerek ki Turgut Özal o sorunu gördü ve Başbakanlığının son yılında emeklilik yaş sınırlarını 50-55 olarak yükselten bir yasa çıkardı. Muhalefet yine kıyameti kopardı. Bu yasayla insanların hayatta emekli olamayacakları söylendi. Çıkarılan yasaya da “mezarda emeklilik” yaftası yapıştırıldı.

1991 seçimlerinin ardından iktidar olan DYP - SHP koalisyonu ilk iş olarak milleti bu “mezarda emeklilik” derdinden sözde kurtardı. İşte o noktada artık mevcut sistem tam anlamıyla çöktü. 1999 reformu da kurtarmaya yeterli olmadı. O nedenle bu reformdan kaçışı yoktu Türkiye’nin. Başbakan’ın bu konuda popülizme sapmaksızın gösterdiği siyasi irade de son derece önemli.

DİĞER YENİ YAZILAR