Demokratik açılım ve Çankaya hesapları...

Haberin Devamı

Abdullah Gül’ün adaylığı ilan edilinceye kadar Çankaya Köşkü için hep “düşük profilli aday” formülleri tartışılıyordu. Ve AKP içinde de ciddi bir “hangimizin profili daha düşük?” yarışı vardı.

Fakat artık o dönem çok gerilerde kaldı. Artık herkes biliyor ki, 2012’de halk oyu ile yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylığın birinci koşulu “yüksek profil” olacak.

AKP cephesinde bugün için nitelikleriyle öne çıkan iki isim var: Şimdiki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan.

Tayyip Erdoğan’ın Cumartesi gün yapılan AKP kongresindeki konuşması, “veda mesajı” diye algılandığı için iktidar partisi içinde ve dışında kimi çevrelerce “bu son kongresi, 2011’de de son kez milletvekili seçilecek ve 20012’de Cumhurbaşkanı olacak” yorumları yapılmaya başladı.

Olmayacak şey değil, elbette olabilir. Ancak o noktaya gelinceye kadar Erdoğan ve partisi için çok daha kritik süreçler var.

Örneğin henüz ortaya somut bir proje konmamış olsa da üç aydan beri Türkiye’nin bir numaralı tartışma gündemini oluşturan “demokratik açılım” veya “Kürt açılımı”nın açıklığa kavuşturulabilmesi. Bu konuda atılacak adımlar...

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın deyimiyle “Demokratik açılım, önümüzdeki seçimlerin sonucunu tayin edecek önemde” bir konu.

Yani süreç başarılı yürütülebilir ve sonuç alınırsa sırf bu gelişmenin bile kendilerine üçüncü kez güçlü biçimde iktidar yolu açabileceğini düşünüyor AKP’liler .

Ama ya aksi olursa?

Aksini düşünmek bile istemiyor kimse.

Açılım süreci başarılı olur, ekonomide de 2010’dan itibaren işler düzelmeye başlarsa partinin popülaritesinin yeniden yükseleceği, 2011 seçimlerinde yine yüzde 40’lar civarında bir oy oranıyla tek başına iktidar olanağının doğacağı hesaplanıyor.

İşte Cumhurbaşkanlığı senaryosunun dayandığı varsayım da bu.

Parti tüzüğü gereği Tayyip Erdoğan 2011’de son kez milletvekili olacağı için, sonraki dönemde partinin başından ayrılacak.

Ancak aktif siyasette bu kadar başarılı olmuş genç bir liderin kenara çekilebileceğine de kimse ihtimal vermiyor.

Peki ne yapacak?

“Cumhurbaşkanı olacak” diyor bazı AKP’liler.

2012 sonbaharında halkoyuyla yapılacak ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan Başbakanlık koltuğunu bırakıp cumhurbaşkanlığına aday olacak.

Konuşulan senaryoya göre, Çankaya’dan inecek olan Gül de tekrar partiye dönüp önce genel başkan ardından da Başbakan.

Senaryo böyle ama acaba Abdullah Gül de öyle mi düşünüyor?

İş o noktaya geldiğinde elbette Gül ve Erdoğan bir araya gelip ortak bir karara varabilirler. Ancak o noktaya, yani 2012 sonbaharına gelinceye kadar acaba siyasi dengeler nasıl değişecek? Örneğin şu an gündemin en kritik konusu olan demokratik açılım süreci ne ölçüde hayata geçirilebilecek? Bunun siyasete yansımaları nasıl olacak? Daha da önemlisi en geç Temmuz 2011’de yapılacak olan milletvekili seçimleri nasıl sonuçlanacak?

AKP o seçimde de yine 2007’de olduğu gibi ezici bir üstünlük sağlayabilecek mi acaba?

İki temel faktöre bağlı. Birincisi ekonomik kriz ve işsizliğin seyri. İkincisi de demokratik açılım süreci...

DİĞER YENİ YAZILAR