Davutoğlu: Asıl risk Suriye’de değil Mısır’daydı. Risk almasaydık bugün bu coğrafyada yoktuk

Haberin Devamı

Kahire

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye muhalefetinin muhtemelen en fazla önem verdiği, en fazla güvendiği uluslararası aktör.

Muhaliflerin bütün toplantılarına katılıyor. Dün Kahire’de Arap Birliği ile yapılan Suriye muhalifleri toplantısının en önemli konuğu yine Davutoğlu idi.

Suriye toplantısının ardından Mısır’ın seçilen yeni Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye kutlama ziyaretinde bulundu.

Mursi’nin Cumhurbaşkanı sıfatıyla kabul ettiği ilk yabancı Dışişleri Bakanı oldu Davutoğlu.

Bu önemli. Ama en az bu kadar önemli olan bir diğer unsur Suriyeli muhaliflerin toplantısı...

Muhalif toplantıları, şimdiye kadar genellikle Türkiye’nin önayak olduğu bir girişimdi. Şimdi Arap dünyasının Arap Birliği’nin en önemli ülkesi sayılan Mısır da Türkiye’nin yanında, Türkiye ile paralel hareket ediyor.

Bundan sonra Mısır’ın Suriye krizinde izleyeceği politik tutum çok önemli. Çünkü Suriye’deki isyan hareketinin sürükleyici unsuru da Mısır’da bugün iktidara gelen İhvan’ın kardeşi sayılabilecek örgüt: Müslüman Kardeşler...

O yüzden Mısır’ın tutumu Suriye’deki gelişmeleri ciddi biçimde etkileyebilecek.

Bu arada, Hükümetin Suriye politikası öteden beri muhalefet tarafından eleştiriliyor. Özellikle de son uçak düşürme olayının ardından eleştiri okları Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na yönelmiş durumda.

Dün sabah saatlerinde özel uçakla Kahire’ye giderken yaptığımız sohbet sırasında Davutoğlu, muhalefetten gelen eleştirilerin haksız, tutarsız ve mesnetsiz olduğunu söylüyor.

Şu yanıtı veriyor eleştirilere:

“Suriye konusunda hükümetimizin risk aldığı söyleniyor. Aslında Türkiye, asıl büyük riski Suriye’de değil Mısır’da aldı.

Tunus’ta başlayıp Mısır’da devam eden Arap Baharı, ilk işaretlerini verdiğinde sürecin nereye doğru ilerleyeceği konusunda manzara o kadar da belirgin değildi. O yüzden birçok ülke bu süreci okuyup değerlendirmekte çok geç kaldı ve hatta yanlış yerlerde durdu. Eski köhnemiş rejimlerin yanında halklarına karşı durdular.

Doğru öngörü

Tam o esnada Türkiye çok büyük bir öngörüde bulunarak halkların yanında durduğunu açıkladığında gerçek anlamda bir risk almış oluyordu. Gidişat farklı yerlere doğru da gidebilirdi, ama bizim tarihsel okumamız ve duruşumuz bir tercihti ve o tercih doğru çıktı.

Suriye tavrımız zorunluluktu

Oysa Suriye’de halk hareketleri başladığında Tunus, Mısır ve Libya’da hatta Yemen’de olanlardan dolayı gidişatı tahmin etmek daha kolaydı. O yüzden Suriye’de -sadece bu açıdan bakıldığında bile- alınan tavır, geçerliliği kanıtlanmış ve Arap Baharı ülkelerinde aldığımız tavırla tutarlı olunması açısından da zorunlu bir tavırdı. Aksine, Suriye’de bu tavrı almasaydık, orada halkını katleden rejimin yaptıklarına sessiz kalan bir tutum sergileseydik, bugün Arap Baharı ülkelerine bu kadar yakın olamaz, onlarla ilişkilerimizi bu kadar iyi tutamazdık.

Suriye politikamızı eleştirip alternatif olarak tarafsız ve sessiz kalmamızı önerenlerin böyle bir durumda Arap ülkelerinin geri kalan kısmında bugün ne durumda olacağımıza dair bir tahminleri var mı acaba?”

Muhammed Mursi Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk ziyareti yaptığını söyleyen Davutoğlu, Mursi’nin kabul edeceği ilk yabancı dışişleri bakanının da kendisi olacağını vurguluyor.

“Suriye politikamız bugünkünden farklı olsaydı burada bu kadar hüsnü kabul görmezdik” diyen Davutoğlu şöyle devam ediyor:

“Esas derinlik Mısır’dadır”

“Stratejik derinlik vizyonunun Suriye’de çöktüğünü düşünenler bir şeyi daha gözardı ediyorlar; esas derinlik Mısır’dadır ama Mısır’ın yönetiminde değil, halkında, medeniyetindedir.

Bir defa Mısır köklü bir medeniyettir. İkincisi, Mısır entelektüel birikimi, donanımı ve canlılığı dolayısıyla her zaman Arap dünyasının mıhı (beyni) sayılan bir ülkedir. Muhammed Abduh’tan Reşid Rıza’ya, Hasan el-Benna’dan genel olarak bütün İhvan düşünürlerine ve başka görüşlere sahip entelektüellerin çıkıp fikirlerini bütün dünyaya yaydığı bir yerdir. Üçüncüsü, Mısır Arap milliyetçiliğinin de merkezidir. Cemal Abdülnasır’ın harekete geçirdiği ve bütün Araplar arasında yaygınlık kazanan büyük milli kimliğin de kaynağıdır.

Öngörüde tam isabet

Dolayısıyla Türkiye aslında süreç içinde en büyük öngörüsünü Mısır konusunda yapmıştır ve bu konuda yüzde yüz isabet kaydetmiştir.”

Davutoğlu, Başbakan Erdoğan’ın Mısır’da devrim süreci başladıktan sonra yaptığı ve Mübarek’in çekilmesi gerektiğini ifade eden konuşmasının arkasından dönemin Mısır Dışişleri Bakanı’nın kendisine gönderdiği bir sitem mektubunu anlattı. Mısır’ın o günkü Dışişleri Bakanı, Başbakan Erdoğan’a olan saygılarını ifade ettikten sonra yine de o meşhur grup konuşmasının Mısır-Türkiye ilişkilerini bozacak nitelikte olduğu uyarısı yapmış.

Davutoğlu da bir cevap mektubu kaleme almış ve şunları söylemiş:

“Mısır sadece köklü bir devlet değil, aynı zamanda köklü bir medeniyettir de. Bu medeniyetin sahibi de halktır ve Türkiye köklü bir geçmişe sahip olan bu halkın yanında olacaktır. Bu Mısır devletine olan güvensizliğimizin bir ifadesi değil, Mısır halkına olan güvenimizin bir ifadesidir. Çünkü o halk en doğru kararı verecektir. Zaman da kimin haklı olduğunu ortaya çıkaracaktır...”

Davutoğlu, yeni dönem Mısır Türkiye ilişkilerinin nasıl gelişeceğini de şu iddialı sözlerle özetliyor:

“Demokratik Türkiye ile demokratik Mısır’ın ittifakının hem Türkiye hem de bölgeye çok şey kazandıracağını ve bölgenin şeklini de tamamen değiştirebileceğini söyleyebilirim...”

DİĞER YENİ YAZILAR