Darbe soruşturmasında ilk dalga...

Haberin Devamı


İçeriği tam olarak netleşmemiş olsa da biçimsel olarak 28 Şubat soruşturmasının nasıl ilerleyeceği aşağı yukarı belli oldu. Tıpkı Ergenekon davalarında olduğu gibi bu soruşturma da dalga dalga gelişecek.

Birinci dalga veya başlangıç operasyonu 28 Şubat sürecinin sembol isimlerinden olan dönemin Genelkurmay 2. Başkanı emekli Org. Çevik Bir’in de aralarında bulunduğu 18 emekli asker birinci dalgada tutuklanıp cezaevine konuldu.

18 emekli askerin tutuklanması soruşturmanın bittiği, bundan sonraki aşamanın iddianame yazımı aşaması olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, bu birinci dalga daha işin başlangıcı.

Dosyanın kapağı yeni açılıyor.

Aslında soruşturulan konular kamuoyu açısından sır değil. Örneğin ilk dalga gözaltı ve tutuklamalardaki sorgulamaların ana temasının Batı Harekat Konsepti ve BÇG (Batı Çalışma Grubu) belgeleri üzerinden yürütüldüğü anlaşılıyor.

Soruşturmanın esası “28 Şubat” ama en azından birinci aşamada 28 Şubat kararları değil, bu kararların türevleri inceleniyor.

Yani Çevik Bir imzası ile yayınlanan BÇG emirleri ve bu çerçevede yürütülen faaliyetler, fişlemeler...

Peki bu faaliyetler cuntasal bir faaliyet mi yoksa emir komuta zinciri içerisinde yürütülen faaliyetler mi? Anayasal ve yasal bir dayanağı var mı?

Örneğin o dönemde “irtica” nasıl bir numaralı iç tehdit haline geldi? Milli Güvenlik Siyaset Belgesi değiştirildi mi, değiştirilmedi mi?

Değiştirildi ise bunun Bakanlar Kurulu kararı ile olması gerekiyor. Ki buna bağlı olarak dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne irtica ile mücadele konusunda ne gibi bir talimat verdi?

Çevik Bir’in “Genelkurmay Başkanı adına” imzaladığı BÇG belgeleri acaba bir hükümet talimatına dayanıyor mu?

Bu konuda Genelkurmay ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği arşivlerinden savcılığa gelen ve gelecek olan ıslak imzalı “çok gizli” kayıtlı belgeler büyük önem taşıyor.

1985 yılından 1997 yılına kadar Milli Güvenlik Siyaset Belgeleri’nde “bir numaralı iç tehdit” olan “bölücü terör” 1997 yılında ikinci sıraya geriliyor ve bunun yerine irtica, “Bir numaralı iç tehdit” olarak belgeye giriyor. Normal olarak bu değişikliğin Milli Güvenlik Kurulu’nda görüşülmesi ve ardından Bakanlar Kurulu kararı ile yapılması gerekiyor. Acaba gerçekten öyle mi oldu?

Ve bunun ardından Başbakan Genelkurmay’a bu tehdit değişikliğine paralel olarak ne gibi önleyici tedbirler talimatı verdi?

Yapılanlar eğer en azından şeklen kaynağını anayasa ve yasalardan aldı ise bu belgelerin devletin arşivinde olması gerekiyor.

Şimdi savcılık bu belgelerin asıllarını ilgili yerlerden istiyor.

Önceki gün ve dün tutuklanan şüphelilerin ifadeleri ile gelen bu belgeler incelenecek. Bunun sonucunda emir komuta zincirinin faaliyetlerinin anayasa ve yasalara şeklen uygun olup olmadığı veya emir komuta dışı bir cuntasal faaliyet olup olmadığı ortaya çıkacak.

Bu olayın sadece bir boyutu, daha çok da şekli boyutu...

Bunun yanı sıra Türkiye’nin 28 Şubat MGK’sına giden süreçte yaşadıkları, haksız-hukuksuz fişlemeler, bazı sivil toplum örgütlerinin yürüttüğü faaliyetler, YÖK ve üniversitelerde yaşananlar da bu soruşturmanın kapsamı içerisinde.

En önemlisi de o dönemde siyaset alanında yaşanan sıra dışı gelişmeler, bu gelişmeleri tetikleyen faktörler, milletvekili istifaları, o dönemde iktidar olan RP hakkında açılan kapatma davası süreci ve yargı alanındaki gelişmeler de yine savcıların merceği altında.

Süreç yeni başladı. Soruşturmanın ikinci ve üçüncü dalgaları çok daha önemli olacak gibi...

DİĞER YENİ YAZILAR