Çankaya’da farklı bir siyasi partiden seçilmiş cumhurbaşkanı olsa ve Meclis çoğunluğu el değiştirmiş olsaydı herhalde ancak bu kadarı olabilirdi. Ancak o zaman çoğunluğu oluşturan siyasi parti Cumhurbaşkanı’nı sıkıştırmak istese, önüne böyle el yakacak bir yasa bırakabilirdi.
Şimdi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önünde seçilip geldiği siyasi parti olan AKP iktidar çoğunluğunun oylarıyla hazırlanıp kabul edilen bir yasa var. Anayasa’da 5 yıl olarak yazılı olan cumhurbaşkanının görev süresini “mevcut cumhurbaşkanı” için “7 yıl” diye belirleyen, “iki defa seçilebilir” hükmünü de “mevcut cumhurbaşkanı” için “bir defa” diye sınırlayan bir yasa.
Türkiye, aylardır, hatta anayasa değişikliğinin yapıldığı 2007 yılından beri bu konuyu tartışıyor. Siyaset tartışıyor, hukukçular tartışıyor, sokaktaki vatandaş tartışıyor. Sonuç, Tayyip Erdoğan’ın dediği oldu. Hukukçuların, anayasa profesörlerinin “anayasanın açık hükmü yasa ile değiştirilemez” yolundaki uyarıları iktidar çoğunluğu tarafından pek dikkate alınmadı.
AKP oylarıyla kabul edilen yasa şimdi Cumhurbaşkanı’ndan onay bekliyor.
Peki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ne yapacak? Nasıl bir tercihte bulunacak?
Yasayı onaylayacak mı, veto mu edecek?
Cumhurbaşkanı’nın bu konudaki gerçek düşüncesini açıklayabilmesi çok güç.
“Meclis doğru olanı yapmıştır” diyerek gönül rahatlığı ile onay vermeyecek belki sözkonusu yasaya ama veto etmesi de olası gözükmüyor. Muhtemelen fazla bekletmeden onaylayacak.
Ki zaten veto etmeyeceğinin mesajını öncek gün örtülü biçimde verdi Cumhurbaşkanı. Muhalefetin düzenlemeyle ilgili itirazları kendisine hatırlatıldığında, anamuhalefet partisine gidebileceği adresi gösterdi.
“Anamuhalefet Anayasa Mahkemesi’ne gidebilir” dedi Cumhurbaşkanı.
Yani, “benim üzerimde boşuna baskı oluşturmaya çalışmayın. Bir şey yapamam, yapmam. Çünkü bu yasa, doğrudan benim konumumla ilgili” demeye getirdi.
Aslında Türkiye’nin bugün yaşadığı bu mesele 2007 ürünü. 2007’de cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında yaşanan hukuksal, siyasal ve hatta askeri skandalların bir sonucu. O günkü sorunlu siyasi koşullar içinde gerçekleştirilen reaksiyoner, aceleye getirilmiş anayasa değişikliğinin bugün ortaya çıkan sıkıntısı...
2007’de cumhurbaşkanının görev süresi ve seçilme şekliyle ilgili anayasa değişikliği enine boyuna düşünülüp tartışılmadığı için yapılan anayasa değişikliğinin ortaya çıkardığı bir garabet bu.
Meclis 5 yıl önce yaptığı anayasa değişikliğindeki eksikliği şimdi yasa ile gidermeye çalışıyor. Oysa o değişikliğe bir geçici madde eklense ve “bu değişikliğin yürürlüğe girdiği sırada görevde olan cumhurbaşkanının görev süresi 7 yıldır. İkinci defa seçilemez” diye bir geçici madde eklenseydi bugün bu tartışmalara hiç gerek olmayacaktı.
Şimdi ise doğrudan kendi kişisel konumunu düzenleyen ve anayasal açıdan da son derece tartışmalı bir yasa, onay için Cumhurbaşkanı’nın önüne konuluyor.
Cumhurbaşkanı içine sinmese dahi bu yasayı onaylamak durumunda. Anamuhalefet partisi CHP Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açarsa ne olur?Anayasa Mahkemesi’nin değişen yapısı ve özellikle de CHP’ye “reddi hakim” talebi yüzünden verdiği son 6 bin liralık para cezası da dikkate alındığında “ret çıkar” denebilir.
Ancak, bu konu, o kadar basit bir yasa değişikliği iptal davası değil. Anayasa’nın açık hükmüyle doğrudan ilgili ve ülkenin pek çok saygın hukukçusunun, anayasa profesörünün Anayasa’ya aykırı gördüğü bir yasa var gündemde.
Cumhurbaşkanı, kendisine gelen ateş topunu CHP üzerinden Anayasa Mahkemesi’ne yuvarlayacak gibi gözüküyor ama Anayasa Mahkemesi’nin gönderebileceği başka adres yok.
Yüksek Mahkeme’den çıkacak sonuç, en az 2007’deki 367 kararı kadar tartışmalı bir karar olmaya aday.
Cumhurbaşkanı 7 yılı onaylayacak...
Haberin Devamı