CHP’siz açılım nereye kadar gidecek?

Haberin Devamı

Adına önce “Kürt Açılımı” şimdi de “Demokratik Açılım” denilen iddialı projede iktidarın yola tek başına devam edeceği anlaşılıyor.

Çünkü geçen hafta sonunda yapılan DTP kongresinde ortaya çıkan tabloya bakıldığında bu partinin bile hükümetin uygulamaya çalıştığı projenin oldukça uzağında durduğu anlaşılıyor.

Tayyip Erdoğan ve kurmayları MHP’nin bu projeye destek değil, elinden geldiğince köstek olacağını baştan hesaplamışlar, siyasal planlamalarını ona göre şekillendirmişlerdi. Belki suçlamaların bu kadar ağır olacağını hesaplayamadılar...

Ancak en azından CHP’den kerhen de olsa bir destek bekleniyordu. Hala da bekleniyor. CHP’den tümden umut kesilmiş değil.

O yüzden Başbakan Erdoğan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a mektup yazıyor. Önümüzdeki günlerde CHP Genel Merkezi’ne gönderilmesi beklenen bu mektupta yapılması öngörülen düzenlemelerin bazı ipuçlarının yer alması ve ayrıca CHP’nin bu sürece destek vermesinin öneminin altının çizilmesi bekleniyor.

Muhtemelen 1989 yılında SHP’nin, 1999 yılında da CHP’nin hazırladığı Kürt raporlarından alıntılar yapılacak ve “en azından 20 sene önce sizin söylediklerinizi gelin şimdi birlikte hayata geçirelim” diyecek Erdoğan, Deniz Baykal’a. Fakat dün yeni yasama döneminin ilk parti grup toplantısında Deniz Baykal’ın kullandığı üslup, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve hükümetin açılım çalışmaları ile ilgili söylediklerine bakılırsa CHP’den olumlu yanıt alınabilmesi çok güç.

Baykal belki Erdoğan’a randevu verecek, görüşme gerçekleşecek ama bunun sonucunda bir mutabakat, bir işbirliği zemini oluşabilmesi en azından bugün için ihtimal dahilinde gözükmüyor.

Çünkü CHP’nin Cumhurbaşkanı Gül’e de, Erdoğan ve partisine de güveni sıfır. Türkiye’nin hayrına bir iş yapacaklarına inanmıyor bu kadronun.

Ayrıca açıkça ifade edilmese CHP’lilerin kafalarında, “açılım sürecinin CHP’nin de desteği ile hayata geçirilmesi halinde bundan AKP’nin siyasi rant elde edeceği, CHP’nin hanesine ise pek bir şey kalmayacağı” gibi kaygılar da yok değil.

Peki, anayasa değişikliği, cumhurbaşkanlığı seçimi gibi konularda bile parlamentodaki sayısal çoğunluğuna dayanarak muhalefetle en ufak temas arayışına bile tenezzül göstermeyen AKP şimdi niye illa da CHP desteği arıyor? Açılımın en azından anayasa değişikliği gerektirmeyen bölümlerini, yasa ve yönetmelik değişiklikleri ile atılabilecek çok önemli adımları niye atamıyor?

Çünkü bu mesele Cumhurbaşkanlığı seçiminden de, anayasa değişikliklerinden de önemli ve kritik bir konu. Toplumu kutuplaştırmaya, kaynaşma sağlamaya çalışırken çok derin ayrışmalara yol açma riski çok yüksek. Ayrıca CHP’nin özellikle bu tür temel meselelerde sayısal ağırlığından çok özgül ağırlığının önemli oluşu...

Ancak şu da çok açık ki bu noktadan sonra AKP için artık durmak yada geri adım da mümkün değil. O noktalar çoktan geçilmiş durumda. CHP desteği olmasa da tek başına kalsa da bazı adımlar atmak zorunda hükümet.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın önceki gün Hasan Cemal ve Cengiz Çandar’a söylediği gibi ucunda seçim kaybetme riski de olsa hükümet demokratik açılım yönünde bir takım düzenlemeleri hayata geçirecek.

Belki kimse tatmin olmayacak, açılımın en hararetli destekçilerini bile hayal kırıklığına uğratacak yapılanlar, ama en azından “süreci başlattık, gelecek dönemde daha ileri adımları da atacağız” vaadi verilecek...

DİĞER YENİ YAZILAR