CHP’nin sorunu sadece olumsuz önyargılar mı?

Haberin Devamı

Soru şu: CHP neden güçlü bir iktidar alternatifi haline gelemiyor?

Bu şimdinin sorusu veya sorunu değil aslında. Yıllardan beri tartışıyor, yanıt arıyor sosyal demokratlar. 1980 darbesinden sonraki yıllarda yaşanan soldaki bölünmüşlükten yakındılar. “Sol bölündüğü için iktidar olamadığı” söylendi.

Ama bugün artık bölünmüşlük söz konusu değil. Bülent Ecevit sonrası DSP’yi de büyük ölçüde bünyesinde eriten CHP, artık solun tek partisi. Hatta fazlası da var; merkez sağdan da önemli ölçüde destek alıyor bugün CHP.

Peki bu durum 12 Haziran’da CHP’yi iktidara taşımaya yetecek mi?

Ya da “Deniz Baykal’la olmuyor” diyenlerin tezi doğruysa kaset komplosu yüzünden Baykal bir yıla yakın süredir CHP’nin başında değil. Halkın sevdiği, sempati duyduğu bir isim var bugün CHP’nin başında. Kemal Kılıçdaroğlu...

O yetecek mi?

“CHP’nin projesi, kadrosu iktidar hazırlığı yok” diyenlere de bugün şu yanıtı rahatlıkla verebilir CHP yönetimi:

“Hemen her alanda uzmanlaşmış, Türkiye’yi ve dünyayı bilen kendi alanında uzmanlığı tartışmasız olan çok kıymetli isimler var bugün CHP’de. Ayrıca Türkiye’nin temel sorunları saptanıp bunların nasıl çözüleceği konusunda ayağı yere basan raporları, formülleri de hazır CHP’nin.

Yoksullukla mücadele için aile sigortası sistemi raporu, gençlik raporu, sivil toplum raporu. Ve dün ekonomiyle ilgili bölümü açıklanan Kürt raporu...”

Bu sayılan faktörler CHP açısından elbette önemli. Bunlar belki CHP’nin sıkıştığı dar alanı biraz genişletebilir de. Fakat CHP’nin yaşadığı temel sorunu aşmaya yetmiyor bunlar.
Çünkü sorun çok daha derinlerde...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu raporunu açıklarken bir soru üzerine CHP’deki temel sorunun da altını çiziyor. Soru, CHP’nin seçim anketlerinde görülen oy oranıyla ilgili. İktidar partisinin oyları yüzde 40’ın üzerinde seyrederken CHP niye yüzde 30’u bile yakalayamıyor?

Kılıçdaroğlu yüzde 30’u aşacaklarına inanıyor. Belki birinci parti bile çıkabileceklerini düşünüyor. Ancak sıkıntının da farkında.

Örneğin, anketlere bakarak CHP’nin ev kadınlarından, esnaf kesiminden ve çiftçilerden henüz umduğu düzeyde bir oy kayması olmadığını söylüyor. Halbuki kadınlar ve yoksul aileler için aile sigortası, çiftçiler için mazot desteği gibi önemli vaatleri var bu üç kesime CHP’nin.

Kılıçdaroğlu yine de umutlu, “Seçime 2,5 ay var. Bunları yeteri kadar anlatabilirsek güven verecektir. Hükümet projelerimizden ürküyorsa, tartışılıyorsa demek ki doğru.

Halkla sağlıklı güven ilişkisi kurduğumuz taktirde sorunu aşarız” diyor. Bu projeler, vaatler elbette önemli. Kürt sorununun siyasi, sosyal ve kültürel boyutu ile ilgili açıklanacak rapor da elbette önemli.

Fakat sorunun temelinin çok daha farklı bir yerde, farklı bir boyutta olduğunun da farkında Kemal Kılıçdaroğlu.
Ve o sorun öyle 2,5 ayda aşılacak gibi de gözükmüyor.

CHP’nin 90 yıllık devlet partisi imajı...

Gerçekten de adı “Halk Partisi” ama toplumda oluşan yargı aksi yönde: “Halkı ezen devlet partisi, darbelerde ordu ile işbirliği yapan parti...”

Zaten bu algı yüzünden çok partili demokratik sisteme geçildiği günden beri CHP hiçbir seçimde tek başına iktidar olamıyor. Hatta 1973 ve 1977 seçimleri dışında birinci parti bile olamadı.

1972 sonrasında Bülent Ecevit “devlet partisi” algısını kısmen kırabildiği için iki seçim üst üste CHP’yi birinci parti konumuna getirebilmişti.

Kılıçdaroğlu da sorunun bu noktada düğümlendiğini görüyor ve o yüzden dün soru üzerine şunları söylüyor:

“Önümüzdeki en ciddi engel CHP ile ilgili belli çevrelerde oluşan ve bizim kabul etmediğimiz olumsuz yargılar. Oları değiştirmenin güçlüğü en ciddi sorunumuz. Onu da bugünden yarına değiştirmenin kolay olmadığını siz de takdir edersiniz. ‘CHP ordu ile beraber, devletin partisi, halktan uzak, proje üretmez’ gibi eleştirilerÖ Bu yargıların kırılması lazım. Çok şey yaptık, çok şey söyledik, raporlar çıkardık. Biz CHP’nin adına uygun, halkı ile kucaklaşan bir parti kimliğine dönüştürmek istiyoruz...”

Tam olarak aynı cümlelerle değil ama CHP’-nin geçmişinden gelen yükler, algı ve imaj sorunlarını 2002 seçimlerinin hemen ardından önceki Genel Başkan Deniz Baykal’dan da dinlemiştim bir sohbetimiz sırasında. Baykal’ın niyeti de bu olumsuz yargıları değiştirmekti. Ama değiştiremedi.

Kılıçdaroğlu daha şanslı. Ama onun da zamanı kısıtlı.

DİĞER YENİ YAZILAR