CHP nereye koşuyor?

Haberin Devamı

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan seçildiği 22-23 Mayıs tarihlerindeki kurultayda hedef ve vaat koşar adım iktidar yürüyüşüydü. Fakat yürüyüş ekibinin ön saflarında olanlar daha ilk etapta birbirlerine omuz vurmaya, hatta çaktırmadan çelme takmaya başladı.

Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile parti örgütünü kontrol eden güçlü Genel Sekreter Önder Sav ve ekibi arasında tam bir karşılıklı güven ve işbirliği duygusu hiçbir zaman olamadı. Aksine güvensizlik havası partiiçi ve partidışı kamuoyuna dalga dalga yayıldı.

Kongre sürecinde dışlanan Baykal ekibi, başlangıçta pek sesini çıkarmadı. Ancak özellikle 12 Eylül referandumunda umulan sonucun alınamaması bu ekibi de harekete geçirdi.
Deniz Baykal, tüzüğü hatırlattı. “Yeni bir kurultay yapıp tüzük değişikliğine işlerlik kazandırın” önerisinde bulundu.
Çünkü CHP iki yıl önce yaptığı kurultayla tüzüğünü değiştirmiş, güçlü genel sekreterlik modelinden vazgeçerek, yönetimin Genel Başkan’ın Parti Meclisi içinden atayacağı 13 genel başkan yardımcısı ve bir genel sekreter tarafından oluşmasını öngörmüştü. Ve bu tüzük 22 Mayıs kongresinden itibaren uygulamaya girecekti. Ama güçlü Genel Sekreter Önder Sav kurultayda verdirdiği bir önerge ile değişikliği iptal ettirdi.

Baykal ekibi konuyu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na intikal ettirdi. Sav, Baykal ekibinin bu girişimlerinin sonuç vermeyeceğini düşünüyordu. Ancak son bir kaç haftadır CHP ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında yoğun bir yazışma trafiği yaşandı.

Ve önceki gün Yargıtay’dan gelen yazı ile konu kesinlik kazandı. Son kurultayda gerçekleştirilen tüzük değişikliği hukuka, Siyasi Partiler Yasası ve CHP tüzüğüne aykırı bulundu.

Başsavcılık “bu durumu düzeltin” diyor CHP’ye ve bunun için de 15 gün süre veriyor.

CHP şimdi ne yapacak?
İktidar yürüyüşünü veya koşusunu aksatmadan nasıl bir çözüm bulunacak?

Başsavcılığın son yazısı gelinceye kadar Sav ve ekibinin havası, bu hukuksuzluğu seçime kadar devam ettirmek yönündeydi. Çünkü ciddi bir yaptırım sözkonusu değildi. Ne partinin seçime girememesi gibi bir durum sözkonusu olacaktı ne de kapatma davası. En fazla Anayasa Mahkemesi’nden bir ihtar gelebilirdi ki o zamana kadar seçimler çoktan yapılır, yeni bir durum ortaya çıkardı.Fakat Başsavcılığın önceki günkü yazısı durumu değiştirdi.

İşe Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu el koydu. “İktidarın hukuksuzluklarına karşı mücadele veren bir partinin kendisinin bir hukuksuzluğa bulaşmasının sözkonusu olamayacağını” söyleyen Kılıçdaroğlu, Başsavcılığın uyarısı doğrultusunda gerekli düzeltme işlemleri için inceleme başlattı. Şu anda çözüm için CHP’nin önünde iki yol var:
Birincisi, mevcut Merkez Yönetim Kurulu’nun istifa etmesi ve 22 Mayıs kurultayında iptal edilen tüzük hükmü uyarınca Kılıçdaroğlu’nun Parti Meclisi üyeleri arasından 13 Genel Başkan Yardımcısı ile evrak işlerinden sorumlu bir Genel Sekreter ataması.

Önder Sav ve ekibinin makul bulduğu formül bu. Bu formül uyarınca Genel Sekreter Önder Sav, bir numaralı Genel Başkan Yardımcısı olarak şimdiki işlevini sürdürecek, yine örgütlerden sorumlu olacak. Sadece ekibinden 5 kişiyi feda etmek durumunda kalacak.

Sorun bu şekilde aşılabilir mi? Başta Önder Sav olmak üzere CHP yönetimindeki hukukçulara göre aşılabilirmiş.
Ancak Deniz Baykal ve ekibine göre sorunun bu şekilde aşılabilmesi mümkün değil. Tek çıkış olağanüstü kurultay.
Onların görüşüne göre çözüm şu:

“Tüzük değişikliğinin uygulanmaması kararını partinin en üst organı olan kurultay verdi. Kurultay’ın verdiği karar, mahkeme kararı veya yeni bir kurultay kararı olmaksızın ortadan kaldırılamaz. O yüzden hiç gecikmeksizin tek gündemli bir kurultay çağrısı ile bu sorun aşılabilir...”
Tabii ki bu konjonktürde gidilecek bir kurultay kaçınılmaz olarak Önder Sav ve Baykal ekibinin nihai hesaplaşmasına sahne olacak. Ve belki hiç hesapta yokken Parti Meclis’inin de yenilenmesi gündeme gelebilecek.

Bu gelişme acaba iktidar yürüyüşünü hızlandıracak mı yoksa parti bu süreçten ağır hasarlı ve bütünlüğü zedelenmiş olarak mı çıkacak?

DİĞER YENİ YAZILAR