Cepheleşme kaygısı...

Cumhurbaşkanlığı seçim süreci ve Türkiye’nin yakın geleceğinin nasıl şekilleneceği bakımından geçen hafta perşembe, cuma ve cumartesi günleri arka arkaya üç önemli gelişme yaşandı.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanlığı seçim süreci ve Türkiye’nin yakın geleceğinin nasıl şekilleneceği bakımından geçen hafta perşembe, cuma ve cumartesi günleri arka arkaya üç önemli gelişme yaşandı.

Perşembe günü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın konuşması; sözde değil özde laik cumhuriyetten yana olmalı temennisi. Cuma günü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Harp Akademilerinde yaptığı, laik cumhuriyetin tarihinin en büyük tehdidiyle karşı karşıya bulunduğu biçiminde özetlenebilecek saptamalar içeren, çok sert ve suçlayıcı konuşması. Ve ardından önceki gün Ankara’da yapılan miting...

Bu üç önemli gelişme Türkiye’nin havasını değiştirmeye yetti.

Düne kadar Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilecek olmasını, 1989 yılında Turgut Özal’ın cumhurbaşkanı olmasına, yaşanan tartışmaları da o günkülere benzetenlerin bile kafalarında soru işaretleri belirmeye başladı.

Düne kadar “Tayyip Bey Cumhurbaşkanı olur. Başlangıçta itiraz edenler, olmaz, olamaz diyenler de zaman içinde alışır, bağlılıklarını bildirirler” diyenlerde bile bugün ciddi endişeler var.

Muhalefet partileriyle yaşanan gerilim, anamuhalefet partisi CHP ile iplerin kopması bile fazla önemsenmiyor, ilişkilerin zaman içinde normalleşeceği varsayılıyordu. Fakat son gelişmeler AKP cephesinde bile belirgin bir kaygıya neden olmuş durumda.

Bu kaygının gerisinde, devlet kurumları ile gerilimin önümüzdeki günlerde giderek boyutlanması, toplumun da sonuçları bugünden kestirilemeyecek bir kutuplaşma sürecine girmesi tehlikesi yatıyor.

Kutuplaşma tehlikesi, bazı AKP kurmayları dahil aklı başında herkesi endişelendiriyor. O nedenle de üç gün öncesine kadar Tayyip Erdoğan’ı kesin olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı gören AKP’lilerin dahi bugün kafaları karmakarışık; “Acaba hiçbir şeye aldırmayıp Çankaya’ya çıkması mı hayırlı yoksa en azından türban sorunu olmayan birini aday gösterse daha mı iyi?” ikilemindeler.

Bu noktadan sonra Erdoğan’ın geri adım atmayacağını da biliyorlar aslında.

Erdoğan’ın siyasal stratejisini iyi bilen, onu yakından tanıyan bir AKP milletvekili ise “geri adım için artık çok geç” diyor ve özetle şu değerlendirmeyi yapıyor:

“İş artık Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olup olmamasını bile aştı. Erdoğan olmayıp Abdullah Gül’ü aday gösterse gerilim düşecek mi? Hayır. Eşi türbansız ama her dediğini yapacak kadar yakın, o kadar güvendiği birini aday gösterse? Hayır. Mesele AKP’li birinin cumhurbaşkanı olup olmaması noktasına geldi son konuşmalarla. Bu noktadan sonra da Tayyip Bey’i hiçbir kuvvet yolundan çeviremez. Zaten Köşk’e çıkmama yönünde en ufak bir eğilim olsaydı şimdiye açıklardı, ortamın bu kadar gerilmesine izin vermezdi...”

Aynı AKP kurmayı milletvekili, toplumdaki kutuplaşma tehlikesinin kendilerini de rahatsız ettiğini belirtiyor. Ancak parti olarak “rövanşist” tavırlardan uzak duracaklarını, Erdoğan’ın da önümüzdeki günlerdeki söylem ve eylemleri ile ortamı yumuşatmaya çalışacağını tahmin ettiğini söylüyor.

Erdoğan da Almanya’dan bu yönde mesajlar gönderiyor. Hâlâ aday olup olmayacağı konusunda sır vermiyor ama, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin değişeceğini, gündelik siyasetle, parti siyasetiyle bağını keseceğini söylüyor.

Ama bu söylem gerilimi düşürmeye yeterli olacak mı?

DİĞER YENİ YAZILAR