Cephe gerisinde taktik manevra aracı mı?

Haberin Devamı

DTP Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve yasaları çerçevesinde kurulmuş, normal olarak iktidar partisi AKP’den de CHP ve MHP’den de farklı olmayan bir siyasi parti.
DTP’li milletvekilleri uyguladıkları olağanüstü başarılı bir seçim taktiği sonucunda Meclis’e girdi. Diğer 530 milletvekilinden hiçbir farkları yok. Partilerinin barajı geçemeyeceğini bildikleri için bağımsız seçildiler ve ardından DTP’ye katılıp grup oluşturdular.
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde uygulanmayan yüzde 10 gibi yüksek bir seçim barajını aşabilmek için iyi de yaptılar.
DTP’nin Meclis’te olması, demokrasi, terör sorununun üstesinden gelinebilmesi, Kürt halkının aidiyet duygusunun güçlendirilmesi açısından önemliydi.
DTP eğer normal bir siyasi parti gibi terör ve terör örgütü ile arasına mesafe koyabilseydi, terörü lanetleyebilseydi, Türkiye’nin geçmekte olduğu zorlu süreçte katkısı büyük olurdu.
Ama bunu yapamadı DTP. Adeta terör örgütü tarafından esir alındı. Terör örgütünün taktik manevralarından kendini kurtaramadı. Ya da başından beri legal siyaset oyununu İmralı’daki bölücübaşının çizdiği sınırlar içinde oynadı.
Seçimlerden sonra yapılan ilk kongrede iyice açığa çıktı; sanki gizli bir el bu partiyi bir yerlere doğru sürüklemeye başlamıştı. DTP yönetimi baştan aşağı değişti. Siyaset deneyimi olan, ılımlı kanat tasfiye edildi. Genel Başkanlığa Ahmet Türk’ün yerine milletvekili dahi olmayan genç bir isim, birçok hukuki problemi olan Nurettin Demirtaş getirildi.
Parti kongresinde yaşanan olaylar, bölücü simgeler...
Bazı milletvekillerinin ve parti yöneticilerinin katıldıkları miting ve gösteriler, yaptıkları konuşmalar...
Dağlıca saldırısının ardından PKK tarafından kaçırılıp rehin alınan askerlerin serbest bırakılması sırasında, hem de hiç gereği yokken, üç DTP milletvekilinin durumdan vazife çıkarıp Kuzey Irak’a geçmesi... Ve bu milletvekillerinin Kuzey Irak’ta Öcalan posterleri önünde verdikleri pozlar, eli kanlı bebek katilleri ile, çok değil daha bir hafta önce onlarca askeri şehit etmiş olan teröristlerle tokalaşma görüntüleri...
Bunları akılla, mantıkla, siyasetin gereği diye izah edebilmek mümkün değil.
Bazı DTP yöneticileri ve milletvekilleri adeta bilinçli biçimde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı için çalıştılar. “Bu parti terör örgütü ile içli dışlı, bu partiyi kapatın” diye sesli ve görüntülü belge sundular.
Başsavcı da doğal olarak gereğini yaptı. Çok ağır bir iddianame ile Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası açtı.
Dava henüz başlamadan DTP’nin genç genel başkanının tutuklanması gündeme geldi.
Siyasi bir suçtan mı?
Hayır...
Resmi evrakta sahtecilik, gerçek dışı sağlık raporu ile askerlik hizmetini yerine getirmemiş olmaktan.
İşin ilginç yanı, bu iddialar Demirtaş henüz genel başkan seçilmeden önce de DTP’lilerce biliniyordu. Tutuklanma, askere alınma riski o günlerden belliydi.
Acaba niye ısrarla Ahmet Türk’ün yerine onu seçme gereği duyuldu?
Belki de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin etkili operasyonları sonucu dağda sıkışan PKK, düz ovada DTP’yi araç olarak yönlendirerek taktik bir savaş yürütmeyi amaçlıyor. Bunu da özellikle Türkiye’nin terör mücadelesini ilk defa destekleyen AB ve Batı kamuoyunu etkilemek için yapıyor.
Muhtemelen, “Bize yasal zeminlerde siyaset yapma hakkı verilmiyor. Partimiz kapatılıyor, genel başkanımız tutuklanıyor” propagandasıyla PKK’nın boynundaki “Terör Örgütü” yaftasının, “Kürt Direniş Örgütü” yaftasıyla değiştirilmesi amaçlanıyor.
Ama hiç inandırıcı değiller...

DİĞER YENİ YAZILAR