Çatışma stratejisi ne kazandıracak?

Haberin Devamı


“İktidar muhalefet gerilimi...”

“Siyasette gerilim dozu yükseldi...”

“İktidar muhalefet ilişkileri sertleşiyor...”

Bu ifadeler Türk usulü siyaset yapma biçiminin sonuçlarının gazetelere yansıyan belli başlı başlıklarıydı. Durum düne kadar genellikle bu sözlerle özetleniyordu. Siyasi durum üzerine yapılan yorum ve değerlendirmeler bu başlıklar altında özetleniyordu.

Ama özellikle dün itibariyle gelinen noktada mevcut siyasi durumu özetlemeye bu başlıklar yetmiyor. Çünkü mevcut siyasi tansiyon artık bunun çok ötesinde...

Başbakan Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün partilerinin grup toplantılarında arkaya arkaya yaptıkları açıklamalarda, birbirleriyle ilgili kullandıkları dil ve ifadelerinde net biçimde ortaya çıkan tablo tek cümleyle şu şekilde özetlenebilir:

“Bu aşamadan sonra iktidar - muhalefet ilişkileri, gerilim değil, çatışma boyutuna geçmiş bulunuyor...”

Evet, dün Meclis çatısı altında yapılan konuşmalar, çok sert bir siyasal çatışmanın başladığının habercisi gibiydi. Liderlerin tercih ettikleri dil ve üslup öteden beri varolan toplumsal gerginlik; kutuplaşma ve cepheleşme eğilimlerini tırmandırıcı nitelikteydi.

Önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli konuştu. Başbakan Erdoğan ve AKP’nin kesintili zorunlu eğitim yasa teklifinin Meclis görüşmeleri sırasında izlediği tutumu sert bir dille eleştirdi.

“Bu tasarıyı Komisyona (TBMM Milli Eğitim Komisyonu) geri çekin, uzlaşma arayalım... Bu gerginliği sonlandıralım” çağrısı yaptı.

Ancak bu iyi niyetli çağrı, Başbakan Erdoğan’ın MHP ile ilgili sert eleştirileri ve “MHP CHP’ye vagon olmuştur” suçlamasıyla geri döndü.

Pazar günü kavga gürültü ortamında, tatsız görüntüler eşliğinde TBMM tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir oldu bitti içerisinde kabul edilen teklifin yeniden komisyona çekilip çekilmeyeceği konusunda dün Ankara’da yoğun bir trafik yürümüştü. MHP de CHP de Meclis Başkanı Cemil Çiçek’i göreve çağırmış, uzlaşma beklentilentisi içinde olduklarını iletmişlerdi.

Fakat Başbakan Erdoğan’ın dünkü konuşmasında ortaya çıktı ki, bu noktadan sonra artık uzlaşma hayal...

“Teklif iki hafta sonra Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek” dedi Başbakan ve yine CHP’ye yüklendi, Komisyon’da Pazar günü yaşanan rezaletin sorumluluğunu CHP’ye yüklerken kullandığı ifade şu oldu:

“Gözü dönmüş CHP milletvekilleri...”

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’nin Pazar günkü olaylar üzerine yaptığı meydan okumaya da İnce’nin adını anmadan yanıtladı:

“CHP’li biri çıkmış, ‘Genel Kurul’da hesaplaşacağız’ diyor. Hangi dilden anlıyorsanız o...”

Evet, meydan okumaysa, meydan okuma. Kimsenin ortamı yumuşatma, gerilimi düşürme gibi bir kaygısı yok. Demek ki artık ok yaydan çıkmış durumda.

CHP’lilerin anladıkları dil her ne ise AKP o dilde çok sert bir yanıt vermeye hazırlanıyor şimdi.

Peki Başbakan Erdoğan’dan sonra konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, gerilimi yumuşatacak bir adım mı attı? Hayır Aksine Başbakan ne kadar sertleşti ise Kılıçdaroğlu bir adım daha ileri attı. Adeta misliyle karşılık verdi Erdoğan’a...

Önce “Postmodern diktatör” olmakla suçladı. Dönemi ve yapılanları, Hitler’in, Mussolini’nin faşist uygulamalarına benzetti. Çok sert ifadelerle suçladı Başbakanı...

Tablo bu. Bu tablo, iktidarın da anamuhalefetin de bundan böyle çatışmacı bir siyasi stratejiyle yola devam kararlılığında olduğunu gösteriyor.

Bu denli sert, çatışmacı bir üslup ve siyasal strateji ile bu Parlamento, “uzlaşmaya dayalı, özgürlükçü bir ileri demokrasi anayasası yapabilecek mi dersiniz?

DİĞER YENİ YAZILAR