Bu kavga bitmez...

Haberin Devamı

İktidarla muhalefet arasındaki yargı kavgası gün geçtikçe şiddetleniyor, boyutlanıyor, yayılıyor.

İktidarla muhalefet, özellikle de ana muhalefet arasında, “direnme-eşkıyalık” ve en sonunda da “darbe tahrikçiliği”ne kadar uzanarak büyüyen kavga, kaçınılmaz olarak mevcut yüksek yargı temsilcileri ile iktidar partisi ilişkisine (ki bu ilişki zaten başından itibaren sağlıksız, çatışmalı bir ilişkiydi) yansıdı.

Orada da kalmadı, dünkü gazetelerde yayınlanan bildiri ile barolar da kavgaya müdahil oldu.

Dün ortaya çıktı ki bu kavga, tüm hukuk ve yargı camiasını ve toplumu da ikiye bölecek, yüksek yargının da baroların da kendi içlerinde çatışmalara neden olacak gibi. Örneğin baroların bildirisi...

Yüksek yargıyla ilgili düzenlemelere karşı çıkan bildiri, barolar arasındaki görüş ayrılıkları yüzünden Türkiye Barolar Birliği’nden çıkarılamadı.

Aralarında İstanbul, Ankara, Adana ve Bursa gibi Türkiye’nin en büyük barolarının da bulunduğu 24 baronun ortak bildirisinde, siyasi iktidarın kendine bağımlı bir yüksek yargı yaratmaya çalıştığı iddia ediliyor.
“Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın bu şekilde yeniden yapılandırılması ve ve siyasi iktidara bağımlı hale getirilmesinden sonra bu kez aynı yapının Yargıtay ve Danıştay için öngörülmesi, hukuk güvenliğini tamamen ortadan kaldıracak ve telafisi mümkün olmayacak bir tahribat yaratacaktır.”

24 baronun kaygıları, eleştirileri muhalefetin, özellikle de CHP’nin tezleri ile paralellik içinde.

Ancak bu bildiriyi imzalamayan 60’a yakın baronun tutumu ne? Muhtemelen çoğu iktidar partisi gibi düşünüyor. Diyarbakır Barosu gibi bazıları da her ikisi gibi de düşünmüyor. İzmir Barosu’nun bildiride imzası yok ama onlar da 4 Şubat’ta tasarıya karşı eylem yapacak.

Dün de hükümetle paralel düşünen 37 baro bir başka bildiri yayınladı ve yüksek yargıyla ilgili düzenlemelere destek verdi.

Yüksek yargıda saflar aşağı yukarı netleşti.
Dün Anayasa Mahkemesi’nde yeni atanan bir üyenin yemin töreni vardı. Başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere devlet protokolü bu törendeydi. Ama ilk kez Danıştay ve Yargıtay Başkanları ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı böyle bir töreni boykot etti.

Belli ki artık yüksek yargının bugünkü temsilcileri ile Anayasa Mahkemesi arasındaki ipler de kopmuş durumda. Tam kopmadıysa da Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın dünkü konuşması, dünkü sert ve suçlayıcı ifadeleri kopardı.
Çünkü, yüksek yargıda yapılmak istenen düzenlemelere çok açık ve net destek veren Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, diğer yüksek yargı kurumlarını ve muhalefeti çok sert ifadelerle eleştirdi.

“Yıllardır ‘yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı’ örtüsü altında yüksek yargının içine düşürüldüğü durumu kimsenin savunacak mecali yoktur” diyen Haşim Kılıç, Yargıtay ve Danıştay’a şu tavsiyelerde bulundu:

- Yüksek yargının değerli mensupları da özeleştirisini cesaretle yapma erdemini göstermelidir.

- Önerilen her çözümü ‘kaos yaratır” nitelemesiyle peşinen reddetme alışkanlığından vazgeçin.,

- Yargı gücünü vesayete dönüştürerek, bunu yargı bağımsızlığıyla meşrulaştırmaya çalışmanın hukuk devletinde yeri olamaz...”

Muhalefete de bir çiftçi sözü vardı Kılıç’ın:
“Yargı organlarına yapılan seçimleri, kimin seçtiği ya da kimin seçildiği gözetilerek bir yerleri ele geçirme planı olarak nitelemek, demokrasi anlayışı ile bağdaşmadığı gibi, yargı mensuplarına yapılan bir büyük saygısızlıktır...”
Dün itibariyle yargı kavgasındaki son durum özetle böyleydi.
Yani kavga hem genişliyor hem de şiddetleniyor.

DİĞER YENİ YAZILAR