Ergenekon soruşturması kapsamında darbe hazırlığı gerekçesiyle gerçekleştirilen hemen her gözaltı operasyonu, her dalga Türkiye’yi derinden sarsıyordu. Fakat bu son olay, hepsinin ötesinde anlam ve önem taşıyor.
Çünkü bugüne kadar yürütülen operasyonlar, aralarında bazı muvazzaf subaylar da olsa daha çok emekli generaller, bazı öğretim üyeleri, gazeteci-yazarlar ve genellikle de hükümete muhalif kesimler üzerinden yürüyordu.
Dursun Çiçek imzalı “İrticayla Mücadele Eylem Planı” ile ilgili soruşturma ise doğrudan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Genelkurmay’ın kalbine, ordunun sinir uçlarının geçtiği merkeze yönelik.
Soruşturma nasıl yürütülecek, nasıl sonuçlanacak henüz bilmiyoruz. Bilinen iki önemli unsur var. Birincisi, daha önce düzmece olabileceği kanısı hakim olan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ tarafından da “hiçbir hukuki değer taşımayan kağıt parçası” diye nitelenen belgenin şimdi ıslak imzalı aslının savcıların elinde oluşu.
İkinci nokta ise Genelkurmay bünyesinde hazırlıkları yürütülen bir darbe girişiminin bütün aşamalarını bildiğini iddia eden adı savcılarda gizli bir subayın ihbar mektubu ve tanıklık yapmaya hazır olduğu beyanı.
Artık bu konu, açılım tartışmalarının bile önüne geçmiş ve siyasetin, hatta ülkenin bir numaralı gündemi haline gelmiş durumda.
Belgenin gerçekliği kabul edildiği andan itibaren şu nokta da ne yazık ki kesinlik kazanıyor:
Genelkurmay bünyesinde siyasete ve siyasi iktidara karşı ciddi bir müdahale hazırlığı yapılmış. Yani, demokrasiye ve anayasal düzene karşı vahim bir suç işlenmiş.
İşte bu noktada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu konuyu soruşturuyor.
Genelkurmay da soruşturma açıldığını bildirdi ama asıl olan İstanbul’da Ergenekon savcılarının yürüttüğü soruşturma.
Kritik soru şu:
Bu soruşturma belgenin altında imzası olan Kurmay Albay Dursun Çiçek ve aynı dairede çalışan bir kaç alt rütbeli subayla mı sınırlı tutulacak?
Bu işin üstünün örtülmesi, kırığın yen içinde saklanması olur.
Aksi olur, olay bütün yönleri ile soruşturulacak olursa ne olacak?
İşte o zaman Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde çok derin, çok kapsamlı bir cunta soruşturması gündeme gelecek. O soruşturmayı acaba Ergenekon savcıları mı yürütecek yoksa Genelkurmay Askeri Savcılığı mı?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un 26 Haziran günü yaptığı açıklamaya dikkat edilecek olursa bu soruşturmanın TSK içinde cadı avına dönüştürülmeden ancak bu demokrasi ve hukuk dışı faaliyet içine girmiş bulunan, rütbe ve makamı ne olursa olsun herkesi içine alabileceğini söylemek yanlış olmaz.
Çünkü Orgeneral Başbuğ o toplantıda demokrasi ve hukuk dışı faaliyeti tesbit edilen hiçbir personelin TSK bünyesinde barınamayacağı teminatını vermişti.
Bu durumda, eğer belgenin gerçek olduğu kesinlik kazanırsa o zaman bu belgeyi hazırlama talimatını kim, hangi üst rütbeli komutan verdi? Kim veya kimler onayladı? Daha sonra da kim veya kimler niçin gizledi? Bütün bunlar açığa çıkarılacak.
Ergenekon savcılarının elindeki ihbar mektubunda bu belgenin hazırlanışı ile ilgili çok önemli iddialar var. TSK bünyesinde halen kritik görevlerde bulunan komutanların adı geçiyor bu ihbar mektubunda.
Özetle bu soruşturma, demokrasi ve demokratik sürecin devamlılığı açısından olduğu kadar Türk Silahlı Kuvvetleri’nin itibarının korunması açısından da kritik önem taşıyor.
Belge soruşturması nereye varacak?
Haberin Devamı