Belge depremi şiddetlenebilir...

Haberin Devamı

Belge gün ışığına çıktığı günden itibaren üç ihtimal vardı:

1. Ordu’nun darbe hazırlığı,

2. Ordu içinde darbeci bir cuntanın varlığı,

3. Sahte belge ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yıpratılmaya, devlet kurumlarının karşı karşıya getirilmeye çalışıldığı.

Şimdi birinci ihtimal kesin olarak ortadan kalkmış durumda. Yani TSK’nın emir komuta zinciri içinde bir darbe hazırlığı yok.

Genelkurmay, irtica belgesi konusunda önceki gün yaptığı açıklama ile bu yönde bir belge hazırlığının söz konusu olmadığını kesin ve net ifadelerle açıkladı. Yani komuta katından bu yönde bir plan hazırlanmasına ilişkin hiçbir birime emir verilmemiş.

Aslında böyle bir şeyin olamayacağı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un öteden beri yaptığı açıklamalardan da anlaşılabilirdi. Orgeneral Başbuğ, darbe heveslilerinin TSK içinde barındırılmadığını, barındırılmayacağını her fırsatta ifade ediyor.

Ama buna rağmen toplumun bir bölümündeki kaygılar giderilebilmiş değil. Pazar günü yaptığı açıklamalara bakılırsa Başbakan Erdoğan’ın bile bu kaygıyı kafasının bir yerinde canlı tuttuğu söylenebilir.

Fakat özellikle AKP’yi destekleyen çevrelerde nedense rejime asker müdahalesi kuşkusu zaten hep canlı. Samimi olarak, kendince haklı nedenlere dayanarak bu kaygıyı taşıyanlar olduğu gibi bir de Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmak, itibarsızlaştırmak için sistemli olarak bu yönde psikolojik savaş yürütenler var...

Sonuçta önceki gün Genelkurmay’dan peş peşe yapılan iki açıklama birinci şıkkı yani belgenin emir komuta zinciri çerçevesinde hazırlanmış olabileceği kuşkusunu ortadan kaldırdı.

Şimdi geriye iki şık kalıyor. Başbakan Erdoğan’ın dünkü grup toplantısında da ifade ettiği biri diğerinden daha vahim iki şık.

Yani söz konusu belge, emir komuta çerçevesinde hazırlanmadığına göre acaba ordu içinde münferit bazı unsurlar tarafından hazırlanmış olabilir mi?

Bu durum elbette vahim. Çünkü böyle bir gelişme TSK içinde darbe yapma hazırlığında bir cuntanın varlığı demek.

Genelkurmay, buna da ihtimal vermiyor. Önceki gün yapılan açıklama, TSK’nın bu konuda kendine, iç bünyeye güveninin tam olduğunu yansıtıyor. Ama yine de soruşturmanın titizlikle yürütüleceği teminatı veriliyor. Eğer böyle, disiplin dışına çıkmış unsurlar var ise onların da yasalar ve hukuk çerçevesinde gerektiği gibi cezalandırılacakları, TSK bünyesinde barınamayacakları açık ve net biçimde ifade ediliyor.

Ancak kamuoyunda bu kuşku giderilebilmiş değil. AKP Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla suç duyurusu yapmaya hazırlanıyor.

Fakat ya Genelkurmay’ın tahmini doğru çıkar, bu belge birilerince TSK’yı yıpratmak, devlet kurumlarını karşı karşıya getirmek amacıyla kasıtlı biçimde hazırlanıp sızdırıldı ise?

Öyle anlaşılıyor ki bu soruşturma çok hızlı yürüyecek. Bir iki gün içinde belgenin sahte olup olmayacağı anlaşılacak.

Eğer sahte çıkarsa?

İşte o zaman Türkiye’de bir başka şiddetli deprem daha yaşanacak. Bu sahte belgeyi kimin ve neden hazırladığı, yürütülen bir hazırlık soruşturması kapsamında ele geçirilen bu kritik belgenin birkaç gün içinde nasıl ve neden kamuoyuna sızdığı gibi soruların cevabı daha da önem kazanacak.

DİĞER YENİ YAZILAR