Bu sorunun Meclis’in tatile gireceği son gün aşılabileceği sanılıyordu ama olmadı. Şimdi beklenti 1 Ekim’deki resmi açılışın hemen ardına kaymış durumda.
Ancak BDP’nin önceki gün yapılan ikinci olağan kongresinde Genel Başkan seçilen Selahattin Demirtaş’ın “Meclis Genel Kurul çalışmalarına katılabilmemizin koşulları oluşmamıştır” şeklindeki sözleri, boykot sürecinin belirsiz bir tarihe kadar devam edeceği izlenimi veriyor.
Gerçekten öyle mi olacak, BDP boykotu 1 Ekim’de de bitmeyecek mi?
Dün konuştuğumuz Demirtaş’a bu meseleyi sorduğumuzda şu yanıtı veriyor:
“Hayır o manada söylemedim. Ben önceki gün itibariyle bir durum saptaması yaptım. Yeni yönetimi bağlayacak bir şey de söylemedim. Kongrede seçilen yeni yönetimimiz, gelişmeleri kendi içinde tartışacak, değerlendirecek ve yeni bir karar verecek...“
Kararın ne yönde olacağı konusunda bir ipucu vermiyor Demirtaş.
Ancak bu boykotun Ekim ayından sonra da devam ettirilebilmesi pek olası gözükmüyor.
Zaten eğer BDP bu yöntemle Kürt meselesinin çözümüne katkı yapmayı düşünüyorsa bugün tam aksi oluyor. Çözüm daha da zorlaşıyor.
Bunları aktardığımda şunu söylüyor BDP Genel Başkanı:
“Evet bugün hepimizi çok üzen gelişmeler yaşanıyor. Bu konuda BDP çözümün arayışı içindedir. Ama öte yandan Sayın Başbakan’ın, hükümetin dili çok sert. Bu dil, bu üslup çözümün, barışın üslubu değil. Özellikle de son aylardaki konuşmalarına bakılırsa Başbakan kendisini parlamentonun adeta sahibi gibi görüyor. Tarih verip bizi tehdit ediyor. İşte ‘şu tarihe kadar gelirseniz gelirsiniz, gelmezseniz şöyle olur, böyle olur’ diye tehdit savuruyor. Sanki Meclis şirket, o da genel müdür, istediğini işten atar gibi Meclis’ten atacak. Havası öyle Başbakan’ın...
Önce bu dilin yumuşaması gerekir. Bakın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Bu sorun silahla çözülemez’ diyor. Hem de bunu askeri kışla ziyaretinin ardından söylüyor. Biz bu yaklaşımı çok önemsiyoruz. Aynı şekilde hükümetin de yumuşaması, demokratik siyasetin önünü açıcı koşulları oluşturması lazım...”
Hangi koşulları?
“Herkes bu meselenin konuşulup tartışılarak çözüm bulunmasını istiyor. İyi güzel de biz bu meseleyi acaba rahat rahat, korkusuzca konuşup tartışabilecek miyiz? Bugün o zemin var mı Türkiye’de? Kuşkuluyuz... Bugünkü ortamda düşünce ile, konuşmayla ilgili konularda hemen Terörle Mücadele Yasası kapsamında davalar açılıyor, insanlar tutuklanıyor. Diyelim ki biz yarın yemin ettik ve Meclis’e girdik. Bir savcı, hakim bizim söylediklerimizden dolayı dava açıp tutuklama kararı verirse ne olacak?”
Peki BDP Meclis’e girmeyecek mi?
“Biz Meclis’ten kopmuş değiliz. Tavrımızı belki de iyi anlatamıyoruz. Şimdi yeni yönetim olarak önce Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşeceğiz. Ardından aydınlarla, gazetecilerle, yazarlarla bir dizi toplantı ve görüşme yapacağız. Hem kendi durumumuzu, görüş ve düşüncelerimizi aktaracağız, hem de onların önerilerini alacağız. Ama bu süreçte aydınlardan, sanatçılardan, gazetecilerden ve tüm toplum kesimlerinden beklentimiz, hükümete doğru demokratikleşme yönünde bir basınç oluşturmasıdır... Bu bakımdan AKP iktidarının önce demokratik siyasetin en azından psikolojik zeminini oluşturması lazımdır. Bunun ilk adımı olarak da Başbakan dilini yumuşatarak adım atabilir...”
Bu konuşmadan çıkardığım sonuç şu: BDP de tıpkı CHP gibi siyasi iktidardan bir irade beyanı bekliyor. Demokratikleşme ve özgürlüklerin önünün açılacağı, düşünce ve ifade özgürlüğünün gerçekten teminat altında olduğu/olacağı yönünde güçlü bir irade beyanı BDP’nin viraj almasını kolaylaştırabilir.
BDP Meclis’e ne zaman gelecek?
Haberin Devamı