Adı "olağanüstü" ama CHP için, sosyal demokratlar için artık olağan hale geldi, yılda bir kez hesaplaşma kurultayları düzenlemek.
Bu tür kurultaylarla birleşmeye çalışırken bölünmek; güçlenmeye, büyümeye çalışırken erime sürecinin akıntısında savrulup gitmek sanki Türk sosyal demokratların makûs talihi...
Şimdi yine bir olağanüstü kurultay sürecine giriyor CHP Aslında bu sürece yeni değil, 28 Mart seçim sonuçlarının belli olmaya başladığı akşam saatlerinden itibaren girilmişti. Olağanüstü kurultay talepleri CHP içindeki ve dışındaki Deniz Baykal muhaliflerince 29 Mart sabahından itibaren dile getirilmeye başlamıştı.
Deniz Baykal'a "çekil" çağrıları ile başlayan muhalefet hareketi, daha sonra imza toplayarak partiyi olağanüstü kurultaya götürme gayretine dönüştü.
Baykal ve ekibi, bazı milletvekilleri ile parti içindeki ve dışındaki Baykal muhaliflerinin birleşmesiyle başlayan bu hareketi kolayca etkisizleştirip dağıtabileceklerini düşündüler. Bunun için değişik metotlar da uyguladılar kuşkusuz ama muhalefet hareketi dinmedi.
"Bir şey çıkmaz, sonuç alamayacaklarını görürler ve dağılırlar" diye bakılan muhalefet hareketinin olağanüstü kurultay için bulduğu imza sayısının günden güne yükseldiği anlaşılınca dün sabah Deniz Baykal sürpriz bir kararla "hodri meydan" dedi. Tüzüğün kendisine verdiği yetkiye dayanarak 3 Temmuz Cumartesi günü partisini olağanüstü kongreye götürme kararı aldığını açıkladı.
Deniz Baykal'ın bu kararı, muhalefet hareketinin bütün planlarını altüst etmiş durumda.
* Muhaliflerin çoğunluğu Baykal'ın direneceğini, fakat toplayacakları yeterli imza ile onu mecbur bırakılabileceklerini umuyorlardı. Ve böylelikle de daha kurultay toplanmadan Deniz Baykal ve ekibine karşı üstünlük ve inisiyatif elde edeceklerdi.
* 35 yıllık siyasal yaşamında bu tür sayısız kongre hesaplaşması yaşayan Deniz Baykal ve ekibi de elbette muhaliflerin bu taktiğini görüyordu ve ona göre bir oyun planını çoktan hazırlamışlardı.
İsmet İnönü de güvenoyu istemişti
Şimdi CHP 13. Olağanüstü Kurultayını yapacak. Tıpkı, 1972 yılında yapılan 5. Olağanüstü Kurultay gibi. Bir tür güvenoyu kurultayı olacak bu.
1972 ilkbaharında da İsmet Paşa parti yönetimiyle olan görüş ayrılığını gerekçe göstererek Parti Meclisi için güvenoyu istemişti. Yani Paşa da bir anlamda "Ya Parti Meclisi ya ben" diyerek dolaylı biçimde kendisini güvenoyuna sunmuş, sonuçta da Bülent Ecevit ve ekibinin hakim olduğu Parti Meclisi kazanmış İsmet Paşa çekilmek zorunda kalmıştı.
Şimdi de Deniz Baykal, İsmet İnönü'nün 32 yıl önce yaptığını yapıyor; partinin en üst karar organı olan kurultayı toplayıp "Bana güveniniz devam ediyor mu etmiyor mu, ben mi haklıyım, parti içi muhalefet mi?" diye soruyor.
* Böylelikle Deniz Baykal bir anlamda muhaliflerin 2,5 aydır sürdürdükleri çağrının gereğini yapıyor.
Yani şunu diyor bir anlamda Baykal:
"Benim başarısız olduğumu ve dolayısıyla çekilmemi istiyorsunuz. Bu kararı kurultay versin. Kurultay çekil derse 1,5 ay sonra yeni genel başkanı seçeriz..."
Muhalefetin de isteği bu değil miydi?
Şimdi 3 Temmuz günü Deniz Baykal, tek tek isim okutarak kurultay delegelerine "Bana güveniniz sürüyor mu?" diye soracak.
Güvensizlik oyları yüzde 50'den bir fazla çıkarsa Baykal istifa edecek ve yeni genel başkan seçimi için kollar sıvanacak.
* Ya aksi çıkarsa ne olacak? CHP'de sular durulacak, partide bütünlük ve sükûnet sağlanabilecek mi?
Zayıf ihtimal...
Baykal'ın güvenoyu kurultayı...
Adı "olağanüstü" ama CHP için, sosyal demokratlar için artık olağan hale geldi, yılda bir kez hesaplaşma kurultayları düzenlemek
Haberin Devamı