Baykal’ın bilgilendirilme talebi...

Haberin Devamı

Türkiye bölücü terörle mücadele bakımından son derece kritik bir süreç yaşıyor. Terör yuvalarını bulundukları yerde vurabilmek için muhtemelen 1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı’ndan bu yana tarihinin en kapsamlı sınır ötesi askeri operasyonuna hazırlanıyor.

Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyorlar, çok önemli görüşmeler yapıyorlar. Devletin zirvesinde kritik kararlar alınıyor. Hükümetten gelen sinyaller ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın geçen hafta sonunda yaptığı açıklamalara bakılırsa Irak’ın kuzeyine yapılması öngörülen sınır ötesi askeri operasyon için artık gün sayılıyor.

Doğal olarak kamuoyu, sokaktaki vatandaş ne olup bittiğini devletin zirvesinde ne gibi kararlar alındığını, Türkiye’nin güvenlik ve diploması alanında nasıl bir strateji izlemekte olduğunu merak ediyor.

Ana muhalefet partisi de merak ediyor, CHP’nin Genel Başkanı Deniz Baykal, olup bitenler konusunda sağlıklı bilgi edinememekten yakınıyor.

Önceki gece Habertürk televizyonunda Melih Meriç’in sunduğu Basın Kulübü programında sorularımızı yanıtlayan Baykal, “Ana muhalefet statüsü, devlet törenlerinde protokolün dördüncü sırasında durmaktan mı ibarettir?” diye soruyor.

Başbakan Erdoğan’ın 5 Kasım günü ABD Başkanı George Bush’la yaptığı görüşmenin 1 saati aşan bölümünün baş başa olduğunu hatırlatıyor ve “Bu özel görüşmenin zaptı var mıdır? Başbaşa neler konuşulmuştur? Herhangi bir taahhüde girilmiş midir?” diyor.

Baykal’ın soru ve yakınmaları haksız değil. Bir yandan “terörle mücadele topyekün bir mücadeledir, milli bir meseledir” deniyor. Ama öte yandan bu önemli meselede muhalefete yönelik en ufak bir bilgilendirme gereği duyulmuyor.

Geçmişte bu tür kritik konularda Dışişleri Bakanı ana muhalefet liderini ziyaret edip bilgi verirdi. Kamuya açık olmayan birtakım devlet bilgileri ana muhalefet lideri ile de paylaşılır ve uygulanacak ulusal politika, devlet stratejisi konusunda muhalefetle de işbirliğine gidilir, tam bir ulusal birlik sergilenmesine özen gösterilirdi.

Şu anda böyle bir ortam yok. İktidarla ana muhalefet, daha doğrusu Başbakan Erdoğan ile Baykal küs gibi. Aynı şekilde ana muhalefet partisi CHP ve Genel Başkan Deniz Baykal da Cumhurbaşkanı’na tavırlı olduğu için hiçbir davetine katılmıyor. O nedenle de kopukluk büyüyor.

Baykal, terörle mücadele ve sınır ötesi operasyon konularında hükümete her türlü destek ve katkıyı yapmaya hazır olduklarını söylüyor. Hatta bunun için Cumhurbaşkanı Gül’ün başkanlığında bir zirve yapılmasını yani Meclis’te temsil edilen parti liderlerinin Çankaya’da yuvarlak masa etrafında toplanmasını ve bir ulusal politika saptanmasını öneriyor. Baykal ulusal politika çağrısını daha önce de yapmış ama sonuç alamamıştı. Şimdi alabilir mi, bilemiyoruz.

Baykal, özellikle 5 Kasım’daki Bush-Erdoğan görüşmesinin -eğer varsa- zabıtlarının kendilerine verilmesi gerektiğini söylüyor.

Terörle mücadele ve sınır ötesi operasyon konularında en azından MİT Müsteşarlığı’nın kendilerini bilgilendirmesini istiyor.

Bu arada İlnur Çevik pratik bir öneri getiriyor:

“Aslında hazır anayasa değiştirilirken Milli Güvenlik Kurulu’na ana muhalefet partisinin de üye yapılması çok faydalı olur...”

MGK üyeliği formülü Baykal’ın da hoşuna gidiyor, olumlu karşılıyor.

O zaman devletin iç ve dış güvenliğini ilgilendiren konularda ana muhalefet birinci elden bilgiye sahip olacak ve muhalefet stratejisini oluştururken bu konulardaki hassasiyetleri dikkate alarak hareket edebilecek.

Ancak bilgilendirmeyi bile çok gören iktidar, ana muhalefet liderinin MGK üyeliğini kabullenir mi acaba?

DİĞER YENİ YAZILAR