Açılım sürecine CHP’nin de şu veya bu şekilde katılmasını sağlamaya dönük yoğun bir çaba var.
Başbakan Erdoğan’ın görüşme için yaptığı manevralar, medya aracılığı ile yürütülen “görüşün” telkinleri.
Ve son olarak da Cumhurbaşkanı’nın ortaya attığı Milli Güvenlik Kurulu toplantılarına ana muhalefet partisi liderinin de katılması önerisi.
Böylelikle kritik önemdeki ulusal sorunlarda ana muhalefeti sorumluluğa ortak etmek amaçlanıyor muhtemelen.
Ancak CHP Genel Başkanı Deniz Baykal direniyor.
Cumhurbaşkanı’nın Kurul toplantıları öncesinde ve sonrasında ana muhalefet liderine bilgi vermesi düşüncesini sorduğumuzda, “Mümkün değil, olmaz öyle şey” diyor Baykal ve ekliyor:
“Milli Güvenlik Kurulu’nun anayasal statüsü, Kurul’a kimlerin katılabileceği belli. Görüşmelerin özelliği ve niteliği de net. MGK görüşmelerinin gizli olacağı da çok açık anayasal ve yasal bir zorunluluk. Şimdi bu tablo içinde, bu anayasal ve yasal çerçeve içerisinde Cumhurbaşkanı’nın Kurul görüşmeleri hakkında bilgi vermesi olabilecek, düşünülebilecek bir şey değil. Bu yöndeki tutum ve girişimler Kurul’u dejenere etmekten başka bir şey değildir. MGK’nın sağlıklı çalışması bakımından da doğru bir yöntem değildir...”
Peki, anayasa değişikliği ile anamuhalefet başkanının Kurul üyeliği, Kurul toplantılarına katılımının sağlanması?
O öneriye de sıcak yaklaşmıyor Baykal:
“Hiç bunlara gerek yoktu. Mevcut anayasal statüye göre iktidar MGK’da çoğunluktadır. Orada iktidarın dediği olur. Ayrıca oylama da yapılmaz. Cumhurbaşkanı görüşleri toparlar ve istediği gibi bir bildiriyi kamuoyuna açıklar. Kurul toplantıları gizli olduğu için kimin ne dediği, ne önerdiği de bilinmez. Yani muhalefet temsilcisi de iktidarın kararına katılmış gibi gözükür.
Bunun çok canalıcı örneği bundan önceki ‘açılım’ın görüşüldüğü son MGK toplantısında yaşandı. Kurul’un açılıma tam destek verdiğine ilişkin bildiriye karşı asker ayrı bir açıklama yaparak kendi pozisyonunu ortaya koyma zorunluluğu ile karşı karşıya kaldı.
Muhalefete mensup genel başkanların Kurul toplantılarına katılmasının gereği de yoktur. Demokrasilerde yöntem bellidir. Demokrasilerde esas olan kamuoyuna açık diyalogdur. Bu diyalog zeminlerini sağlıklı tutabilmek önemlidir. Bizim herhangi bir ulusal meseledeki tutumumuz merak ediliyorsa onu kamuoyuna açıkça zaten söylüyoruz. Onları dikkate alsınlar...”
Önce “espiri” olduğunun altını çizerek şunu da söylüyor Baykal:
“Bu ana muhalefetin MGK üyeliği tartışması bence iktidarın seçimler sonrasına ilişkin bir hazırlığı; seçimden sonra da bir ayağımız MGK’da olsun istiyorlar...”
Bu noktada konuyu Başbakan’la yapması gündemde olan açılım görüşmesi ve kamera tartışmalarına getiriyor Baykal:
“Ben aslında o konudaki görüşlerimi cevap ve davet mektubumda ayrıntılı biçimde ortaya koydum. O görüşlerime bir yanıt yok Başbakan’dan. Görüşme için gelirse onları konuşacağız. Şunu da söyledim; devlet sırrı söyleyecekse onu elbette ayrıca kamera kaydı dışında yaparız dedim. Ama şunu da biliyorum ki, ben bugüne kadar yaptığım hiçbir görüşmede devlet sırrı mahiyetinde bir şey duymadım. Daha önce hiç bilmediğim, duymadığım, düşünmediğim, bana ‘vay anasına neler oluyormuş’ dedirtecek bir şeye tanık olmadım...”
Özetlemek gerekirse Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı’nın MGK toplantıları ile ilgili kendisine bilgi vermesinin hukuken mümkün olmadığını söylüyor, ana muhalefet liderinin MGK üyeliğine karşı, Başbakan’ın kamerasız görüşme talebine de karşı...
“Esas olan kamuoyuna açık demokratik diyalog” diyor. Ama o da bir türlü kurulamıyor.
Baykal’dan Gül’ün önerilerine ret ...
Haberin Devamı