Uludere faciası ülkenin ve siyasetin gündemini darmadağın etmiş durumda. Şimdi siyaset bu facianın, bu ağır insanlık dramının faturasının kime kesilmesi gerektiğini tartışıyor. Bir yandan ölen masum insanların arkasından gözyaşı döker gibi yapılıyor ama bunu siyasi ranta dönüştürme gayretleri de dikkatten kaçmıyor.
BDP bu faciayı fırsat bilip, tabanını genişletmek gayretlerini sonuna kadar kullanıyor. CHP ve MHP hükümet politikalarını ağır ifadelerle eleştirmekteki haklılığının kanıtı olarak görüyor, gösteriyor.
AKP ve Başbakan Tayyip Erdoğan da bu olay üzerinden bir yandan BDP’yi bölücülükle suçlarken diğer yandan da Mustafa Muğlalı üzerinden 70 yıl önceki tek parti yönetimini, İnönü CHP’sini yerden yere vuruyor.
Ve bütün bu siyasi polemik, affedilmez bir hata (istihbarat veya sevk ve idare hatası) sonucu bombalanıp öldürülen 35 masum insanın cenazeleri ardından yapılıyor.
Başbakan Erdoğan belli ki BDP’ye çok kızıyor. BDP’nin teröre, terör örgütüne karşı sergilediği tutumu hazmedemiyor.
Olabilir....
Ancak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın BDP’yle ilgili olarak özellikle dünkü ağır ifadeleri normal bir siyasi polemiğin, tartışmanın çok ötesine taşan anlamlar taşıyor.
Başbakan Erdoğan BDP’yi eleştirirken adeta konuştukça sinir katsayısı yükseliyor. Uludere faciasının ardından BDP’lilerin yaptıkları eylem ve açıklamalarını eleştirirken, “Her türlü milli, manevi, insani değeri ayaklar altına aldıklarını” iddia ediyor ve ekliyor:
“Cenazeleri bile Kürt - Türk diye ayıranlar, iblisin yolunda, şeytanın izinde yürüyenlerdir...”
Gerçekten de bu sözler normal siyasi tartışma, eleştiri boyutlarının çok ötesinde.
Ancak bu kadarla da kalmıyor Başbakan Erdoğan:
“Silahlı efendileriniz ipinizi gevşetmediği sürece siz tuvalete bile gidemezsiniz...”
Başbakan’ın BDP’ye yönelik bütün eleştiri ve ithamları çok ağır ama özellikle bu son cümlenin altını çizmek gerekiyor.
Başbakan bu cümleyi sözün gelişi veya öfkesini kontrol edemediği için söylemiş değil.
Bu son cümle çok derin anlamlar taşıyor.
Dün Başbakan Erdoğan’ın grup toplantısındaki bu sözleri duyduğumda aklıma başka bir konuşma geliyor.
Demeç olarak yazılmaması kaydıyla sohbet etmiştik. Başka gazeteci arkadaşlarım da vardı. Devletin zirvesinde olan bazı bilgiler anlatılmıştı o gün bizlere.
Anlatılanların bazıları Başbakan Erdoğan’ın dünkü bu son cümlesiyle bire bir örtüşüyor.
Özeti şu:
PKK terör örgütünün lider kadrosu ile BDP’liler arasında doğrudan veya dolaylı bazı iletişim bilgileri bir süre önce devletin zirvesinde masaya serilmiş...
Hatta BDP Eş Genel Başkanlarının bazı açıklamaları ve demeçleri, grup konuşmaları bire bir Kandil’den dikte ettiriliyormuş...
Devletin üst kademesine bazı istihbarat notları geliyormuş. O notlarda terör örgütünün bazı hedef ve planlarının ertesi gün yapılan BDP grup toplantısında eş genel başkanın konuşmasıyla bire bir örtüştüğüne ilişkin bir değil, birden fazla örnek varmış...
Başbakan Erdoğan’ın “silahlı efendi - ip” benzetmesi de muhtemelen bu istihbarat raporlarındaki verilere dayanıyor.
Belli ki yasalar ve anayasa çerçevesinde faaliyet gösteren bir siyasi partinin, BDP’nin yasa dışı bölücü terör örgütü ile ilişkileri konusunda devletin üst katlarında kuvvetli bir dosya var...
İşte bu durum, BDP’nin tutumu konusunda derin bir hayal kırıklığı yaratmış...
Oysa kan ve gözyaşının durması için, en azından bu dönemde BDP’den daha yapıcı bir misyon üstlenmesi bekleniyormuş...
Başbakan dünkü ağır sözlerle BDP’ye “çizgiyi daha fazla aşmayın, zorlamayın” mesajı veriyor.
Fakat BDP’nin bugün durduğu noktada o mesajı ne ölçüde sağlıklı değerlendirebileceği meçhul. Özellikle Selahattin
Demirtaş’ın şu sözleri dikkate alındığında:
“...eğer bu mesele (Uludere faciası) kapatılırsa uluslararası mekanizmalara başvuracağız...”
Yani, belki de Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası örgütlere şikayet edilecek...
Bu gelişmeler hayra işaret değil.
Bu yolun ülkeyi barış ve istikrara götürmeyeceği belli de inşallah geçmişte defalarca seyrettiğimiz gerilim filmleri yeniden vizyona sokulmaz...
Başbakan BDP’ye hangi mesajı verdi..?
Haberin Devamı