Başarısız olursak seçimi kaybederiz

Haberin Devamı

Başbakan Yardımcısı Arınç, demokratik açılım için siyasi ortamın yumuşatılması gerektiğine inanıyor. Baykal’ın sürecin dışında kalamayacığını söyleyen Arınç, Bahçeli’nin de kongreden sonra sürece dahil olacağını ileri sürüyor. Arınç’a göre süreç iki yıl sonraki seçimin akıbetini de tayin edecek

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, hükümetin yürütmekte olduğu demokratik açılım sürecinin seçimler üzerinde bire bir etkisi olacağını söyledi. Arınç, “Başarılı olursak halk bundan dolayı bizi ödüllendirir. Aksi takdirde başarısız kalınırsa bu seçim kaybına yol açabilecek bir risktir” dedi.

Muhalefetin de bu nedenle kendilerini haksız yere suçladığını savunan Arınç, CHP ve MHP’nin sürece yönelik sert eleştirilerini şu sözlerle yorumladı:

“İktidar yıpransın, vatan hainliği ile suçlansın, halkta derin kaygılar oluşsun, hatta düşmanlığa dönüşsün, biz koalisyon olalım hesabı içinde olabilirler...”

Arınç’ın gazetelerin Ankara temsilcilerine verdiği iftar yemeğinde açılım sürecine ilişkin dile getirdiği görüşleri özetle şöyle:

BAŞBAKAN BAYKAL VE BAHÇELİ İLE GÖRÜŞMELİ: Ben kişisel olarak açılım sürecini çok önemsiyorum. Eğer bir şeyler yapılacaksa en iyi ortamın şu anda mevcut olduğunu düşünüyorum. Süreci siyasi mutabakatla götürmek istiyoruz. Bunun için, belki bizim iktidar sorumluluğu ile gerilen siyasi ortamı yumuşatmaya dönük bazı adımlar atmamız gerekebilir. Faydası olacaksa Sayın Başbakan Baykal’la, Bahçeli ile görüşebilir. Ama biliyorsunuz Bahçeli iki yıldır Başbakan’a randevu vermiyor.

Yine de bu dönemde siyasi ortamı gerginlikten çıkarmak, yumuşatmak önemli. “Küstüm, oynamıyorum” olmamalı. Baykal ile Bahçeli ile biraraya gelmenin Türkiye’ye büyük faydası var. Görüntü olarak bile faydası var. Hiç bir şey yapmasalar, el sıkışıp içerde hal hatır sorsalar bile bunun topluma olumlu yansıyacağını düşünüyorum. Bir formül bularak bunun temin edilmesi lazım. Akil adamlık da burada yani...

ERUH’TA YAPILAN EDEPSİZLİK: Bugün terör artık sektör haline gelmiş durumda. Uyuşturucu trafiğinden tutun da pekçok şeye kadar bununla bağlantılı. Birileri bundan rant sağlıyor o yüzden de birileri bu işin çözülmesini istemiyor. Düşünün ilk silahlı eylem kabul edilen PKK’nın Eruh saldırısının üzerinden 25 yıl geçti. Ki geçtiğimiz günlerde de bazıları bunu edepsizce kutladılar...

TERÖR SONUÇTUR: Bizim bu hadiseye sadece terör boyutuyla bakmamamız lazım. Terör bir sonuçtur. Bu sonucu meydana getiren sebepleri önce bizim ortadan kaldırmamız lazım. Yoksa bu mesele tonlarca bomba yağdırarak olmuyor. Çünkü bunun siyasi, hukuki, toplumsal, kültürel boyutları var. Meseleyi bütün bu boyutlarıyla ele almak gerekiyor. Tabii ki terörü ne kadar minimize edebilirsek, halkla bütünleşmeyi, devlet - halk kaynaşmasını ne kadar sağlayabilirsek o kadar başarılı oluruz. Sürecin tek başına Kürt meselesi olduğunu söylemek de doğru değil.

KÜLTÜREL HAK: Örneğin kültürel haklar diyoruz. Bu tabii ki bireysel olarak kültürel haklardır. Yoksa bunu bir grubun siyasi hakları olarak değerlendirmemek lazım. Bireysel olarak kültürel hakların zenginleştirilmesi, alanın genişletilmesi elbette düşünülebilir.

DİL: Türkçenin resmi dil olması konusunu tartışma konusu bile yapmayız. Ama öte yandan ana dilin öğrenilmesi, bunun için kurslar açılması, seçmeli ders konulması gibi konular elbette olabilir, bu ayrı.

ÖZEL TV’LERE KÜRTÇE YAYIN İZNİ: Şimdi TRT’nin bir kanalı Kürtçe yayın yapıyor. Fena mı oluyor? Tabii ki iyi oluyor. Bunun da sadece TRT ile sınırlı olmaması lazım. Özel kanalların da Kürtçe yayın yapabilmesi tartışılmalı. Ben bunu olabilir görüyorum, RTÜK bu izni özel kanallara da verebilir...

Toplumda bu açılım sürecine büyük ilgi var, anketlere göre destek yüzde 40’ın üzerinde. Ama Meclis’teki iki siyasi parti buna cepheden karşı çıkıyor. MHP ve CHP...

BAYKAL SÜRECİN DIŞINDA KALAMAZ: CHP “Ne yapacağınızı söylemiyorsunuz” diyor. Oysa biz kendilerine bir program önerisiyle gitmiyoruz, bir dayatmada bulunmuyoruz. Onların da bu sürece ortak olmasını, önerilerini katkılarını getirmelerini istiyoruz. Özellikle CHP’nin bu sürece itirazlarını yerinde bulmuyorum. CHP ve Baykal, kendi programları, geçmişteki raporları çok daha ileri iken buna karşı çıkıyor olmaları anlaşılabilir değil. Yalnız yine anketlere göre CHP tabanının da yüzde 40’a yakını süreci onaylıyor. Ama Sayın Baykal söylemediklerimizle bizi vurmaya kalkıyor. Hiç haketmediğimiz şeyleri birilerinden duyuyorsak da biz bu süreci sonuna kadar götürmekte kararlıyız. Ayrıca şunu da söyleyeyim ki; hiçbir genel başkan bu sürecin dışında kalamaz. Sayın Devlet Bahçeli bile partisinin kongresinden sonra bu sürece dahil olacaktır diye düşünüyoruz.

TOPLUMSAL DESTEK: Ben inanıyorum ki başta şehit yakınları olmak üzere “bu iş çözülsün, akan kan dursun” diyen büyük bir çoğunluk var toplumumuzda. Biz hükümet olarak süreçle ilgili çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz. Şimdi buna başladık ve inşallah en uygun şekilde sonuçlandıracağız. Toplumumuzun bu sürece çok daha fazla ilgili ve duyarlılık göstereceğini bekliyoruz. Bu aynı zamanda iki sene sonraki seçimin sonucunu da tayin edebilecek bir süreçtir. Başarısız olursak bu bize seçim dahi kaybettirebilir...

ÖRGÜTÜN TASFİYESİ: Geçmişte Tansu Çiller sorunu sadece asker gücüyle çözmeye kalktı ama olmadı. Sorun sadece polisiye tedbirlerle çözülecek gibi gözükmüyor. Türk Silahlı Kuvvetleri terör mücadelesinde başarısız oldu demek istemiyorum tabii ki. Ama bu işin sosyal, siyasal ve ekonomik boyutlarına da dikkat etmek gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Meseleyi bütünlük içinde ele almak gerekiyor. Örgütün tasfiyesinin nasıl olacağının da bu program içinde bir yere konması gerekiyor.

DAĞDAKİLER NASIL İNDİRİLECEK?: Terör mücadelesini yürüten asker, “önemli olan dağa çıkışları durdurmak, oradakileri indirmek” diyor. Dağdakilerin çoğunun eyleme karışıp karışmadığı meçhul. Bunlar için Ceza Kanunu’nun 221. maddesi yeterli. Teslim olun demeye bile gerek yok. Zaten uygulamada da gelip teslim olanlar ifadesi alındıktan sonra evlerine gönderiliyor.

ÜST DÜZEY İÇİN KARAR GEREKİYOR: Ama örgütün üst düzeyi için durum farklı. İşte Karayılan, Cemil Bayık gibi elebaşılar var... Başka bir takım terör eylemlerine karışan, yönetici oldukları bilinenler... Bunlarla ilgili önemli bir karar alınması lazım, bunların Türkiye’ye zarar veremeyecek bir konumda tutulmasının düşünülmesi, Kandil’in silahsızlandırılması lazım. Ama henüz o aşamada değiliz. Bu konuda bir takım öneriler var, kafamızdan geçenler de var, ama henüz o aşamada değiliz.

PLANI ABD Mİ HAZIRLADI?: Şimdi muhalefet bunu iddia ediyor. “ABD’de birileri bir şeyler yazmış, AKP de onu uyguluyor” demek geri zekalılıktır. Açılım süreci bizim kendi projemizdir, bu devlet projesidir.

OKTAY VURAL’IN YANINDA KAMER GENÇ MELEK GİBİ...

Bazılarından haketmediklerimizi duysak da yaptığımızın doğru olduğuna inanıyoruz. MHP’li Oktay Vural’dan her gün hakaret yemek bize ağır geliyor. Biz de ‘Şöyle uygun bir cevap verelim’ diyoruz ama bu süreç uğruna nelere katlanıyoruz... Çirkinlikte Oktay Vural’la kimse yarışamaz. Son dönemde Kamer Genç bile bana daha şirin gözükmeye başladı. Ne kadar sevimliymiş. Hayatta sevmediğim bir insan, Vural yüzünden melek gibi gelmeye başladı. Beterin beteri varmış...

Adama (Vural) Tillolu’sun dedim. İnadından Aydınlar diyor. Onu bir tek kaymakam der bir de sen... 72 millet Tillo diyor, ne var bunda utanacak? Kamer Genç olsa Dersim derdi...

Şimdi Ziya Gökalp nasıl Türkçü ise o da öyle Arap kökenli ama Türkçülük yapıyor...

DİĞER YENİ YAZILAR