Barzani işbirliğine nasıl ikna edilecek?

Haberin Devamı


Türkiye, bugünden yarına kolay çözümü olmayan son derece kritik ve zorlu bir süreçten geçiyor. Bir yanda tırmanan bölücü terör ve bazı yörelerde bunun yansıması olarak ortaya çıkan toplumsal gerginlikler, diğer yandan da bütün dünyayı tehdit eden küresel mali krizin Türkiye’ye olası yansımaları...

Bu iki noktada da hükümete duyulan güven çok yüksek değil. Sınırötesi operasyon tezkeresi başta olmak üzere hükümetin getireceği her türlü önlem önerisine destek vereceğini açıklayan muhalefet partileri, bu konuda hükümetin tutumunu çok sert eleştiriyorlar. Yapılması gerekeni yapamadığını, bocaladığını iddia ediyorlar.

Acaba öyle mi?

Hükümetin teröre karşı ne yapması gerekiyordu da, neyi ihmal etti?

Asıl tartışılması gereken nokta belki de bu.

Bir yıl önce muhalefet PKK’nın üs olarak kullandığı Kuzey Irak’taki Kandil Dağı’nın niye vurulmadığını soruyordu? Kandil defalarca bombalandı. Başka yerler de vuruldu Kuzey Irak’ta ve vurulmaya devam ediyor. Ancak şu anda görülüyor ki yeterli değil.

Bugün Türkiye’nin terörle mücadelede karşı karşıya olduğu esas sorun, tezkere çıkarmak, hava operasyonu düzenlemek, hatta sınırlı kara operasyonu düzenlemek de değil. Sorun, Kuzey Irak’ta bölücü örgüte yardım ve yataklık yapılması...

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal dün terör konusunda hükümeti eleştirirken bu konunun altını çiziyor. Aslında uzun süreden beri askerin de altını çizdiği asıl sorun bu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ Kuzey Irak’taki yerel idarenin PKK’ya lojistik destek sağladığını söylüyor, önceki gün Genelkurmay ikinci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız aynı sorundan yakınıyor. Hatta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Aktütün olayı ile ilgili yaptığı açıklamada üstü örtülü biçimde Barzani’ye seslendi ve “teröre yataklık yapanlara da gerekli cevabın verileceğini” söyledi.

Bu cevap nasıl verilecek? Yani Kuzey Irak’taki yerel idare (Mesut Barzani) PKK’yı himaye etmek, idaresi altındaki topraklarda barındırmaktan nasıl vazgeçilecek?

Çoğu yorumcunun, stratejistin aklına 1998 yazında Suriye’ye karşı uygulanan baskı politikası geliyor. Ama durum çok farklı. Suriye meselesinde Türkiye’nin safında, yanında yer alan ABD, şimdi Barzani’yi himaye ediyor.

Dün bu konuyu konuştuğumuz etkili bir bakan soruya şu soruyla karşılık veriyor:

“Ne yapacağız, ABD’ye savaş mı ilan edeceğiz?”

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise “Kimseye karşı savaş ilan edin demiyoruz. Ancak Türkiye’nin ağırlığını, ciddiyetini hissettirin. Muhatabınızı ‘Türkiye mi PKK mı, tercihinizi yapın’ noktasına getirin. Bunun için etkili ve kararlı bir politika geliştirin” diyor.

Aslında hükümetin de uzunca bir süredir yapmaya çalıştığı bu. Yürütülen diplomasinin görünen ve görünmeyen ağırlığı bu nokta üzerinde yoğunlaşıyor. Şu anda devletin gündeminde terörle mücadele konusunda üç temel nokta var:

Birincisi, askerlerin önemli yakınma konularından biri olan yasal sıkıntılar. Bu sıkıntıları gidermek için muhtemelen terörle mücadele yasasında önemli bazı değişikliklere gidilecek. İkincisi sosyo ekonomik tedbirlerin hayata geçirilmesi hızlandırılacak. Üçüncü ve en önemli nokta da PKK’ya Kuzey Irak’taki yerel idarenin yardım ve yataklık yapmasını engellemek için çok daha kapsamlı bir sınır ötesi kara harekatı da dahil etkili, ikna edici önlemler...

Başbakan’ın başkanlığında bugün yapılan hazırlık toplantısında da Perşembe günü yapılacak Terörle Mücadele Yüksek Kurulu toplantısında da ana gündem maddesi bu. Yani Barzani’yi işbirliğine ikna edecek etkili önlemlerin kararlılıkla adım adım uygulamaya konması...

DİĞER YENİ YAZILAR