Bakan Çiçek’ten Kanadoğlu yorumuna sert yanıt: “Militanca ve siparişe uygun postmodern bir çaba”

“Eşi türbanlı biri Çankaya’ya çıkabilir mi çıkamaz mı? Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olur mu olamaz mı?” tartışmaları tam sıkıcı olmaya başlamıştı ki, ortamı heyecanlandıracak yeni bir iddia gündeme geldi

Haberin Devamı

“Eşi türbanlı biri Çankaya’ya çıkabilir mi çıkamaz mı? Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olur mu olamaz mı?” tartışmaları tam sıkıcı olmaya başlamıştı ki, ortamı heyecanlandıracak yeni bir iddia gündeme geldi.

Eski Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, “Anayasa’ya göre Meclis üçte iki çoğunluğu, yani 367 milletvekilini bulamazsa cumhurbaşkanı seçimi yapılamaz” dedi. Üç günden beri de meselenin bu yönü tartışılıyor. Anayasa hukukçularının kimi Kanadoğlu’na hak veriyor kimi karşı çıkıyor.

Dün, yargı muhabirimiz Kemal Göktaş ile birlikte makamında sohbet ettiğimiz Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e bu tartışmayı hatırlattığımızda yanıtı çok sert oldu: “Bu militanca ve siparişe uygun postmodern bir çabadır...”

“Meclis İçtüzüğü açık” diyor Çiçek ve ekliyor:

“Meclis’in açılabilmesi ve faaliyetlerini sürdürebilmesi için 184 milletvekilinin toplantıda hazır bulunması yeterlidir. Karar yeter sayısı ayrı bir şey. Bu normalde 139 dur. Ama af kanunu, anayasa değişikliği, cumhurbaşkanı seçimi gibi kararlar için daha yüksektir. Cumhurbaşkanı seçimi için belirlenen nisap seçilebilmek içindir, toplantı yeter sayısı için değil, o sayı yine 184’tür. Geçmişte de böyle uygulanmıştır. Bugün de böyle uygulanır...”

Adalet Bakanı’na soruyoruz:

* Cumhurbaşkanlığı seçimine 367 milletvekili katılmaz ise muhalefet Anayasa Mahkemesi’ne gidip seçimi iptal ettirirse ne olacak?

- Şimdi özel yorumlarla zorlamalarla bir şeyler yapmaya çalışıyorsanız bunlar doğru şeyler değildir. Filanca cumhurbaşkanı olsun-olmasın siyaseten tartışılabilir. Daha önce de cumhurbaşkanları seçildi. Şimdi bunları söyleyenler o zaman da anayasa hukukçusu idi. Kimse o zaman bir şey söylemedi. Şimdi daha farklı bir anlayışla, postmodern bir başka çaba, gayret görüyorum ben.

Bunlar, bazı mahkemeleri bazı düşüncelerin yan kuruluşu gibi görmek fotoğrafını ortaya koyar. Bu son derece sakıncalıdır.

Herkes daha dikkatli konuşmalı. “Bu Anayasa Mahkemesi’ne gider, gitmeli” deniyor. Tabir caizse “divan sazıyla yol gösteriliyor.” Tam da olağanüstü dönemlerde görev yapacak hukukçu anlayışıdır bu...

* Tayyip Erdoğan’ın yolunu kesme gayreti mi var?

- Tabiatıyla... Tayyip Bey de zaten aday olacağım demedi. Ama herkes divan sazıyla yol gösteriyor şimdi. O zaman bu kararları verecek makamları tartışmaya açarız. Şimdiden yargıyı, Anayasa Mahkemesi’ni baskı altına almak gibi bir sonucu doğurur. Şimdiden bazı kararları sipariş etmek gibi bir anlayışa götürür işi. Bunun neresi hukukidir o zaman? Bir konuyu hukuken tartışıyorsak bunları da dikkate almamız gerekir.

* Hatta seçimin 367 milletvekilinin katılımıyla usulüne uygun tamamlanamaması halinde Sezer’in Meclis’i fesh ederek erken seçime götürmesi ihtimalinden söz ediliyor...

Bunlar Anayasa’yı militanca ve siparişe uygun yorumlamaktır. Yani artık militanlık dönemine mi giriyoruz?

Cumhurbaşkanlığı konusu geçmişte ANAP’ın birliğini bütünlüğünü parçalamak için gündeme getirildi ve orada sonuç verdi. O anlamda aynı tuzak şimdi de AK Parti için getirilmeye çalışılıyor. AK Parti bu tuzakların hepsini aştı. Zaten o yüzden bu tür yorumlar yapılıyor. Öbür türlü manevralarla istedikleri sonuç elde edilebilseydi bu kadar militanca anayasa hukuku yorumu yapılmazdı. Ya da postmodern senaryolara itibar edilmezdi.

Adalet Bakanı’nın söylediklerinden de anlaşılıyor ki, tartışılan teze itibar edilmeyecek. İktidar partisi kim hangi hukuki gerekçeyi öne sürerse sürsün doğru bildiği yoldan yürümeye devam edecek.

DİĞER YENİ YAZILAR