Bağımsız yargı neyi bekledi?

Haberin Devamı

Yürütülmekte olan 28 Şubat soruşturması da dahil bütün darbe ve darbe girişimlerinin soruşturulması, yargılanması konusunda siyasette ve toplumda genel bir mutabakat var.

Aslında bu mutabakat yeni oluşmuş değil. Üç ay önce de üç yıl önce de muhalefet darbelerden hesap sorulmasına karşı çıkmıyordu. O zaman bu ortak talep niye bugüne kadar bekledi? Bağımsız yargı neden harekete geçmedi veya geçemedi?

Neden şimdi? Başbakan Erdoğan’ın deyimiyle “mazlumun ahı” neden bugün aheste aheste çıkıyor? Neden bu iş 10 yıl önce yapılamadı veya 3 yıl önce?

12 Eylül soruşturmasının 30 yıl geç başlamasını anlamak mümkün. Çünkü anayasa engeli vardı yargının önünde. 12 Eylül darbecileri 1982 anayasası ile kendileri için dokunulmazlık zırhı oluşturmuşlar ve bu zırh 12 Eylül 2010’daki anayasa referandumuna kadar kaldırılamamıştı. O nedenle 30 yıl gecikti 12 Eylül soruşturması...

Peki 28 Şubat soruşturmasını ne engelledi?

Bağımsız yargının elini kim tuttu? Ya da şimdi birileri düğmeye bastığı için mi harekete geçti bağımsız yargı?

Soruları uzatmak mümkün ama yıllardır tartışması devam eden bu meselenin şimdi yargıya taşınmış olması da her şeye rağmen önemli. Türkiye’nin, Türk demokrasisinin geçmişin kara ve karanlık sayfalarıyla şu ya da bu şekilde hesaplaşmaya başlaması elbette önemli.

Soruşturmalardan çıkacak hukuki sonuçlar önemli ama demokrasi ve ahlaki bakımlardan doğacak etkiler, anlayış değişiklikleri belki de gelecek için çok daha önemli.

En azından bundan sonra demokrasi dışı arayışlar akıllara gelmez. Onun için önemli...

Türkiye’nin artık darbe tartışmalarını bir şekilde sonuçlandırıp demokrasi tartışmalarına, hukuk tartışmalarına odaklanabilmesi için de önemli.

Yeter ki bu soruşturmalar sağlıklı, hukuka uygun biçimde yapılıp sonuçlandırılabilsin.

Geçmişteki demokrasi, hak hukuk ihlalleri ile demokrasi ve hukuk çerçevesinde hesaplaşılabilsin.

Geçmişte yapılan haksızlıkların hukuksuzlukların hesabı sorulurken yeni haksızlıklara, hukuk ihlallerine meydan verilmesin.

İşte zaten bugün hemen herkesin başlangıçta mutabık olduğu darbe soruşturmaları ile ilgili görüş ayrılıkları tam da bu noktada başlıyor. Muhalefette ve bazı çevrelerde bu işin “öç alma mantığı ile, cadı avına dönüştürülebileceği” kaygıları ağır basıyor.

Örneğin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ergenekon ve Balyoz davalarındaki hukuk ihlallerine dikkati çekiyor ve 28 Şubat soruşturmasının da “intikam duyguları” ile rayından çıkarılabileceği tehlikesine işaret ediyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de bütün darbelerin yargılanmasından yana ama onun da kaygıları var:

“AKP zihniyeti, meseleyi kaşıyarak kendisine siyasi rant elde edeceğini düşünüyorsa bilsin ki Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olacaktır...”

Her şeye rağmen Bahçeli de soruşturmanın başlamış olmasını önemsiyor ve bir an önce sonuçlandırılmasını temenni ediyor:

“12 Eylül, 28 Şubat ve her türlü darbe girişimi mutlaka hukuki anlamda neticeye kavuşturulmalı ve Türkiye bu yükten artık kurtulmalıdır. Zira sürekli darbeyi konuşmaktan ve geçmişe saplanıp kalmaktan aziz milletimiz bunalmış ve yorulmuştur...”

Bahçeli haklı. Türkiye bu soruşturmaları bu davaları bir an önce tamamlayıp hesaplaşmasını sonuçlandırabilmeli. Sorumluluğu olan herkesten elbette hesap sorulmalı. Ama hukuk çerçevesinde; yeni mağdurlar, yeni hesaplaşma konuları yaratmadan...

DİĞER YENİ YAZILAR