Babacan: Sürpriz reformlar gündemde

Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı Ali Babacan, ekonomik ve siyasi reformlar konusunda hükümetin hızı ve kararlılığı konusunda oluşan soru işaretleri konusunda çarpıcı bir açıklama yapıyor:

“Yılbaşına kadar sürecek bütçe görüşmelerini hızlı ve sürpriz reform süreci takip edecek. ‘Türkiye’de bunlar da oluyormuş’ diyeceksiniz.”

AB Troyka toplantısı için önceki gece Brüksel’e gelen Babacan’la yolculuk sırasında Hürriyet’ten Enis Berberoğlu ve Star’dan Mehmet Altan’la birlikte uçakta uzun bir sohbet imkanı buluyoruz.

PKK teröründen, sınır ötesi operasyona, Filistin sorununun çözümüne, Türkiye AB ilişkileri ve demokratikleşme konularında bir ufuk turu yapıyoruz.

Son dönemde reform sürecinin kesintiye uğradığı eleştirilerini haksız buluyor Babacan ve 2008’in ilk günlerinden itibaren hükümetin siyasi reformlar konusunda yeni bir atağa geçeceği sinyalini veriyor.

Fazla ipucu vermiyor. Uzun süren tartışmaların reformların içini boşalttığını hatırlatıyor ve “O yüzden gündeme gelmeleri ile Cumhurbaşkanı tarafından onayı arasındaki süreç mümkün olduğunca kısa tutulacak” diyor.

Babacan, reformların içeriğiyle ilgili bilgi vermekten kaçınıyor ama konuşmanın bu bölümünde “Cemil Çiçek Bey de söyledi, PKK’ya af kesin yok” derken yeni reform paketinde Güneydoğu ve Kürt açılımıyla ilgili düzenlemeler olabileceğinin ipuçlarını veriyor.

Babacan, reform süreci kapsamında ele alınması beklenen TCK’nın uluslararası ölçekte tartışmalı 301. maddesinin değiştirilmesi ile ilgili olarak da şunları söylüyor: “AB ile yeni dönemde ortam değişti. Eskiden biz bazı reformları, yasa ve anayasa değişikliklerini AB istiyor deyip yapabiliyorduk. Şimdi durum çok farklı. Artık biz, ‘Bunu AB istiyor’ diye bir düzenleme yapmayız, yapamayız. Biz aslında yaptıklarımızı, yapacağımız düzenlemeleri kendimiz için halkımızın refahı için yapıyoruz. Doğrusu da bu. 301 meselesi de bize her yerde soruluyor; ‘niye değiştirmiyorsunuz, ne zaman değiştireceksiniz?’ deniyor. Cevabımız şu: ‘O bizim işimiz. Kendi takvimimiz var. Zamanı geldiğinde bu değişikliği yaparız’ diyoruz...

Yalnızlaştırma stratejisi

Babacan terörle mücadele stratejisi ve sınır ötesi operasyonla ilgili gelişmeleri de şöyle anlatıyor:

“Terörle mücadele konusunda izlediğimiz stratejinin birinci ayağı PKK’nın bölgedeki ittifaklarının kesilmesiydi. Örgütün bölgesel olarak yalnızlaştırılması, Irak içinde özellikle de Kuzey Irak’ta yalnızlaştırılması, AB ve ABD nezdinde yalnızlaştırılması önemliydi. Bu açıdan son dönemde önemli mesafe alındı. PKK, muhtemel bir sınır ötesi operasyonu Türkiye’nin Irak’ın bir bölümünü işgal etme niyeti diye lanse etmeye çalıştı. Bunun için bizim bölge ülkelerine, Arap ve Körfez ülkelerine yaptığımız tur etkili oldu. Bizim bir Arap ülkesi olan Irak’ın bir bölüm toprağını işgal gibi bir niyetimizin olmadığını, hedefimizin terör olduğunu anlatmak önemliydi, bunu anlattık. PKK’yı Arap dünyasında yalnızlaştırdık. PKK’yı Irak’ın içinde yalnızlaştırmak, yalıtmak yönünde önemli mesafe alındı ancak hala tam istediğimiz noktaya gelindiğini söyleyemem. Irak merkezi hükümeti iyi niyetli, ama gücü, kapasitesi yok. Kuzey’deki yerel idarenin kısmen gücü var ama onlara da güvenimiz yok. İşbirliği konusunda Kuzey’deki yerel idareyi muhatap almamız sözkonusu değil. Gerek Washington’daki görüşmelerde gerekse de merkezi Irak hükümeti ile yaptığımız temaslar sırasında bu durum anlatıldı, herkese gerekli mesaj verildi. Şimdi Kuzey’deki yerel idarenin eylemi de değişmeye başladı ama henüz bizim güvenimizi kazanacak bir noktada değiller. Söz değil, somut eylem bekliyoruz onlardan.”

PKK’nın tuzağı

Tezkere tartışmaları ve tezkerenin çıkmasının hemen ardından PKK’nın terörü tırmandırması acaba bilinçli olarak Türkiye’yi zamansız biçimde Kuzey Irak’a çekme planı mıydı? Şu yanıtı veriyor Babacan:

“Türkiye’nin muhtemel bir sınır ötesi operasyonda ABD askeriyle, yerel Irak güçleriyle karşı karşıya gelmesi PKK’nın işine gelir, tabii ki bunu ister. Ama biz buna fırsat vermedik. Önce PKK’yı yalnızlaştırdık, yalıttık... ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın 2 Kasım’daki Ankara ziyareti sırasında ‘Bu mesele Beyaz Saray’a kaldı. ABD’nin Irak ve PKK politikasının değişmesi zorunlu’ dedik. 5 Kasım görüşmesinden sonra da Beyaz Saray’da yeni bir süreç başladı. PKK ortak düşman dendi. Irak yönetimine ve Kuzey’deki yerel idareye de bir takım mesajların gittiğini tahmin ediyoruz.”

DİĞER YENİ YAZILAR