Babacan: Sokaktaki Avrupalı’nın kalbini kazanamazsak AB üyeliği zor

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği konusunda, hükümetlerin karar ve yaklaşımları kadar, sokaktaki insanın kafasındaki Türkiye imajının da belirleyici olacağını söyledi

Haberin Devamı

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği konusunda, hükümetlerin karar ve yaklaşımları kadar, sokaktaki insanın kafasındaki Türkiye imajının da belirleyici olacağını söyledi.

Babacan, “Avrupa kamuoyları da son derece önemli. Eğer biz Avrupa’da sokaktaki insanın beynini, kalbini kazanamazsak bu üyelik zor demektir. Çünkü örneğin Fransa, Türkiye’nin üyeliğini referanduma sunacak” dedi.

Bu sözleri önceki gün Türkiye Odalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun, Fransız Ticaret ve Sanayi Odaları Asamblesi Başkanı Jean François Bernardin onuruna verdiği akşam yemeğinde söyledi Babacan ve sokaktaki insanın, Avrupa kamuoylarının olumlu yönde etkilenmesi konusunda işadamlarına da çok önemli görevler düştüğünü anlattı.

AB ile ilişkilerde yaşanan sorunların, hükümetin tam üyelik iradesi ve kararlılığını değiştirmediğini de ifade eden Babacan, reform sürecinin kesintisiz sürdürüleceğini söyledi.

Tam üyeliğin Türkiye açısından olduğu kadar AB açısından da önemli olduğunu vurgulayan Babacan’ın konuşması özetle şöyle:

“AB’nin rekabet gücü, ekonomik dinamizmi, enerji kaynaklarının güvenliği ve uzun dönemli güvenlik ve istikrarı açısından Türkiye’nin üyeliği önemlidir. Kuşkusuz Avrupa’da bunun farkında olanlar kadar olmayanlar da var. Farkında olup Türkiye’nin üyeliğine güçlü destek verenler var. Yine farkında olup, sessiz kalanlar var. Bir de farkında olmayıp, Türkiye üzerinden negatif siyaset yapanlar var...

AB, 15 üyeden, 27 üyeye yükselince, Anayasa referandumlarında yaşanan sıkıntılar sonucu özgüvenini yitirmiş bir birlik haline geldi. Ümit ediyorum ki, bu geçici olacak. 27 üyeli bu büyük birlik, şu an karşı karşıya olduğu sorunları aştıktan sonra, yeniden özgüvenini kazanıp, genişleme sürecine dönecek. Çünkü AB ancak genişleyerek gücünü çoğaltabilir, küresel rekabet gücünü arttırabilir.

Biz AB’nin geçen yılın sonunda aldığı kararlara reaksiyon verirken, duygusal yaklaşımların zarar verebileceğine inandık, rasyonel bir yaklaşım içine girdik. Çünkü biz bugünü, yarını değil, 15 sene sonrasını düşünmek zorundayız.

Reform sürecini kararlılıkla devam ettirme kararlılığındayız. Askıya alınan 8 başlık da dahil olmak üzere tüm fasıllar üzerinde ekiplerimiz ciddi hazırlık yapıyor. Biz artık resmi süreçle fiili süreci birbirinden ayırıyoruz. Nisan ayında 7 yıllık bir plan açıklayacağız.

Artık bundan sonra bizim hazır olup olmamız gibi bir sorun kalmayacak. AB, Türkiye için ne zaman hazır olacak, ne zaman özgüvenini kazanacak ona bakacağız...”

7 ylıllık plan ve müktesebat uyumu konusundaki benzer ifadeleri daha önce AB Genel Sekreterliği bürokratlarından da dinlemiştik. Babacan’ın ifadeleri de aynı paralelde. Yani Türkiye hazırlıklarını, müzakere süreci devam ediyor, fasıllar engelsiz açılıp kapanıyor gibi yürütecek. Türkiye 7 yıl sonra kendisini eğitim sağlıktan, çevre ve tarım sektörüne kadar her alanda AB standartlarına yükseltecek. Tam üyelik için her bakımdan hazır hale getirecek. Sonra da AB’ye dönüp, “Ben hazırım” diyecek.

İddialı bir hedef ama neden olmasın?

DİĞER YENİ YAZILAR