Babacan ‘müzakere sürecinin donduğunu’ teyit etti

AB ile müzakere süreci her ne kadar devam ediyor görünse de fiilen donmuş durumda. Bunu birkaç aydan beri AB başkentlerinde mekik diplomasisi yürüten Başmüzakereci Ali Babacan da teyit ediyor

Haberin Devamı

“Fransa, Yunanistan ve Rum engeline takıldı”

AB ile müzakere süreci her ne kadar devam ediyor görünse de fiilen donmuş durumda. Bunu birkaç aydan beri AB başkentlerinde mekik diplomasisi yürüten Başmüzakereci Ali Babacan da teyit ediyor. Babacan en az dört fasılın daha görüşmelerinin tamamlanabilecek aşamada olmasına rağmen, Fransa’nın, Yunanistan’ın ve Rumların engeline takıldığını söylüyor.

Önceki gece Londra’ya giderken uçakta sohbet ettiğimiz Devlet Bakanı Ali Babacan, AB ile ilişkilerimizin bugünkü durumunu ana başlıkları itibariyle şöyle özetliyor:

* AB komisyonu ile müzakereler, görüşmeler gayet iyi gidiyor. Brüksel ile ilişkiler de çok iyi. Fakat gördük ki, komisyonla işlerin iyi gitmesi yetmiyor. Çünkü üye ülkeler sorun çıkarmaya başladılar.

* Bugün dört fasıl aslında hazır bekliyor. Engelleme olmasa bunların ikişer sayfalık müzakere pozisyon belgelerini vereceğiz ve müzakere açılacak. Bunların çok uzun süreceğini de sanmıyorum normal şartlar altında. Biz bu konularda hazırız.

* Fakat Fransa bir fasılı daha durdurdu. Diğer üyeler “tamam” dedi, hazır olduğunu söyledi ama Fransa Eğitim ve Kültür faslının açılmasını durdurdu. Sanayi politikaları faslını da Rum-Yunan ikilisi... Ekonomi ve Parasal Politikalar faslı hazır, Mali Kontrol faslı hazır ama onlar da açılamıyor.

* Çünkü bazı ülkelerin siyasetçileri Türkiye’ye güçlük çıkararak bunu kendi iç politikalarında kullanmayı tercih ediyorlar, Türkiye üzerinden kahramanlık yapıyorlar...

* Bugün ilişkilerde en önemli problem olarak görünen Kıbrıs konusunda 2.5 yıl önce verdiğiniz sözü tutun diyoruz. KKTC’ye yönelik izolasyonların kaldırılacağını, mali yardımların başlatılacağını söylemişlerdi. En ufak bir gelişme olmadı.

* Önümüzdeki süreç çok önemli bir dönem olacaktır. AB üyesi ülkelerin çok rasyonel yaklaşımı gerekiyor. İlla Kıbrıs konusunu bize karşı kullanma yaklaşımı ile devam ederlerse bu iş olmaz, olumlu bir noktaya varamayız.

* Limanların Rumlara açılabilmesi için KKTC’ye yönelik izolasyonların kalkması lazım. Bunu çok açık ve net biçimde söyledik, söylüyoruz muhataplarımıza. AB’nin bu konuda yükümlülüğü var. Ama onlar “bu yükümlülüğü yerine getiremiyoruz” diyorlar.

* Kıbrıs konusunda yanlış yaptıklarını da defalarca teyit ettiler. İspanya da Portekiz de teyit etti, İtalya öyle, diğerleri de... Şu anda Rum Yönetimi’ni tek taraflı olarak üye almakla hata ettiklerini anlıyorlar. O gün bu günkü durumu görselerdi yine bu kararı verirler miydi bilemiyorum doğrusu...

* 15 Aralık’a kadar olan dönem çok önemli. AB üyelerinin özellikle de kurucu büyük ülkelerin objektif, AB’nin geleceği ve stratejik perspektifi, uzun vadeli çıkarları için en iyisi ne ise onu bulmalılar. Küçük resme takılıp büyük resmi kaçırırlarsa yazık olur. Rum yönetimi ile üye dayanışmasını mümkün olduğunca bir kenara bırakıp objektif davranabilmeliler.

* BM süreci yeniden başlatılsın diye gayret gösteren biziz, buna destek olmalılar... Aslında tek tek konuştuğumuzda sorun olmuyor, bizim haklılığımızı kabul ediyorlar. Ama birlikte hareket ettiklerinde Güney Kıbrıs da masaya oturduğunda hava değişiyor. Özellikle eski üyeler bu Rumlar’ın kahrını ve nazını daha ne kadar çekebilirler onu da bilemiyorum doğrusu...

* Yeni üye 10 ülkenin yetkilileriyle konuşuyoruz. Onların söylediği, müzakere sürecindeki zorluk ve sıkıntıların yüzde 80’i içerde, yüzde 10’u Brüksel’le, yüzde 10’u da üye ülkelerle ilişkilerde olmuş. Bizde ise tam tersi oluyor. Brüksel ve komisyon ile hiçbir zorluğumuz yok, içerde de önemli bir zorlukla henüz karşılaşmadık ama bizim zorluğumuzun yüzde 80’i üye ülkelerle...

* (“Ama bizim de içerdeki zorluklar henüz başlamadı, çevre konusu daha gelmedi” hatırlatması üzerine) Çevre faslında 20 yıllık perspektif verdik AB’ye. 20 yılda kamu ve özel sektörün 80-100 milyar Euro yatırım yapması gerekiyor. AB’nin çevre için önümüzdeki 7 yılda tüm ülkeler ayırdığı miktar 12 milyar Euro. Buradan tabii ki biz de pay alacağız. Ama asıl olarak kendimizin yapacağı yatırımlar önemli.

* Zorluklardan yılmamak gerekiyor, kesinlikle. Biz yaptığımız, yapmaya devam ettiğimiz reformları anlatıyoruz. Aslında bu reformları AB istiyor diye değil, kendimiz için yapmalıyız. AB üyeliğinden, bu perspektiften zorluklar olsa da kopmamalıyız. En önemli hedefimiz tam üyeliktir. Bunu çocuklarımızın geleceği için istiyoruz. Bugün 10’lu yaşlarda olan bir çocuk yarın üniversiteyi bitirip iş hayatına atılma durumuna geldiğinde Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği gerçekleşmiş, serbest dolaşım başlamış olsa ve o çocuğumuz istediği ülkede iş yapabilme, çalışabilme özgürlüğüne sahip olsa iyi olmaz mı? İnşallah bu gerçekleşir. 10 - 15 yıl sonra tam üyelik hedefine ulaşabiliriz...

DİĞER YENİ YAZILAR