Babacan DTP’ye neden gitmedi?

Haberin Devamı

Sınır ötesi operasyon tartışmalarının yoğunluk kazandığı bir ortamda geçen hafta Dışişleri Bakanı Ali Babacan, terörle mücadele konusunda yapılan dış temaslar, alınan bazı devlet kararları ve önümüzdeki dönemde izlenmesi muhtemel strateji konusunda muhalefeti bilgilendirme turu yaptı.
Önce CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı ziyaret etti. Ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve DSP Genel Başkanı Zeki Sezer’i. Meclis’te partisini tek başına temsil eden BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nu da ziyaret edecekti Babacan, ancak Yazıcıoğlu’nun o gün Ankara dışında programı olduğu için bu görüşme gerçekleşmedi.
Dışişleri Bakanı dikkat çekici bir program uygulamıştı. Meclis’te grubu bulunan üç muhalefet partisinden sadece ikisini bilgilendirirken DTP’yi es geçmişti. Neden, zaman darlığından mı?
Değil. Çünkü öyle olsaydı, grubu bulunmayan DSP sonraki bir tarihe ertelenir DTP’yi ziyaret edebilirdi.
Ama etmedi. Siyasi nezaket bakımından, protokol sıralaması bakımından pek alışık olunmayan, normalde tepki çekmesi gereken, yadırganacak bir durum.
Ama öyle de olmadı. Hiç yadırganmadığı gibi son derece de normal ve olağan karşılandı Dışişleri Bakanı’nın bu tutumu.
Normal karşılandı çünkü bu bu bilgilendirme ziyaretlerinin amacı, terörle mücadele ve sınır ötesi askeri harekat konularında gerçekleştirilen diplomatik temasların sonuçları ve önümüzdeki dönemde izlenecek strateji idi. Mücadele edilen terör belası da bölücü örgüt PKK terörü idi.
Ve DTP’nin uzunca bir süredir izlediği politikalar, takındığı tutum, öyle bir izlenim doğuruyordu ki sanki bu mücadelede taraf değil, hatta karşı tarafa, terör tarafına daha yakın bir çizgide konumlandırıyordu kendisini. Terörle arasına mesafe koymayı bir türlü becerememiş, belki de politika gereği bu mesafeyi bilinçli olarak koymamış veya koyamamış...
Bu da doğal olarak kamuoyunun tepkisini çektiği kadar devlet ve hükümet katında da bu partiye karşı derin bir güvensizlik duygusu oluşturmuştu.
Dışişleri Bakanı Babacan’a DTP’yi bilgilendirmemesinin bu güvensizlikten mi kaynaklandığını sorduğumda her zamanki nazik üslubuyla şu yanıtı verdi:
“Bu bilgilendirme sadece sınır ötesi operasyon tezkeresine evet oyu veren partiler için düzenlendi. DTP hayır oyu verdiği için onları ziyaret etmedik...”
Pek inandırıcı gelmedi. Öyle ya muhalefet partileri normal olarak hükümetin getirdiği her tasarı veya tezkereye evet demek durumunda değil. Hükümetin de “hayır” diyeni cezalandırması, yok sayması diye bir kural, gelenek yok. O nedenle üsteledim: “Yoksa başta sınır ötesi operasyon olmak üzere vereceğiniz bilgiler bu parti üzerinden PKK’ya gider diye mi endişelendiniz?”
Gülerek şu yanıtı verdi:
“Yok hayır. Ama, zaten onlara da her şeyi anlatmazdık...”
Babacan açıkça söylemiyor ama DTP kamuoyu ve devlet kurumları bakımından olduğu kadar hükümet için de tam bir hayal kırıklığı. Oysa bu partinin parlamento çatısı altında olmasının Kürt meselesinin çözümü ve terörle mücadelede önemli katkıları olabileceği umulmuştu.
Ama olmadı. DTP’lilerin bebek katillerine terörist demeye dilleri varmıyor. Kazara ağzından terörist ifadesini kaçıranın da ödü kopuyor, anında “öyle demek istemedim” diye inkar ediyor.
Ve şimdi bu parti hakkında Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası var. Kapatılmasını kendi içlerindeki şahin kanat ve PKK çok arzuluyor. Ama hükümet, “Keşke şu ortamda kapatılmasa” diye dua ediyor...

DİĞER YENİ YAZILAR