Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de dün görüşünü açıklamasının ardından artık kesinleşti ki, Türk Silahlı Kuvvetleri için yeni bir görev tanımı yapılacak.
Yapılacakların ipuçları Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ve hükümet yetkililerinin bir süredir yaptıkları açıklamalardan belli.
Hükümet ilk iş olarak EMASYA diye adlandırılan protokolü yürürlükten kaldıracak. Askerin kentlerdeki güvenlik ve istihbarat yetkisi olmayacak. Mülki amir, yani vali toplumsal olaylarda gereklilik veya zorunluluk doğması halinde askeri birliklerden yine yardım isteyebilecek, alabilecek ama inisiyatif askerde olmayacak.
Bunun için öyle uzun boylu müzakereye, hatta Başbakan’ın Genelkurmay Başkanı ile “paslaşma”sına da gerek yok. İçişleri Bakanı’nın imzalayacağı, “...tarih ve ... sayılı protokol yürürlükten kaldırılmıştır” biçiminde iki satırlık bir genelge yeterli.
Genelkurmay, “protokolü tek taraflı iptal edemezsiniz” diye dava açacak değil.
Bundan sonraki mesele, arzu edilmese, bugün için pek ihtimal dahilinde gözükmese de olabilecek vahim toplumsal olaylarda askerin nasıl devreye sokulacağının sağlam esaslara bağlanması olacak. Bunun da formülünü bulmak zor değil. EMASYA’dan önceki uygulamaya dönülür.
İkinci ve daha önemli değişiklik ise Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde yapılacak. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi daha önemli, daha kritik bir konu. O konuda elbette Genelkurmay’la siyasi otoritenin paslaşması gerekecek.
Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in de dün açıkladığı gibi bu belge dört yılda bir yenileniyor. Halen yürürlükteki belgenin altında bu hükümetin imzası var. Öne çekilmez ise normal olarak 2011 yılında zaten yenilenecek. Ancak hükümet isterse yenilemeyi öne de çekebilir.
Bugüne kadar Milli Güvenlik Siyaset Belgeleri genellikle Dışişleri bürokrasisi ile paslaştıktan sonra asker tarafından hazırlanıyordu. İç tehdit de dış tehdit de bu şekilde belirleniyordu. Nihai noktada hükümetler belki bir iki ufak tefek değişiklik yapıyor ama özü değişmiyordu belgelerin.
Şimdi ise farklı bir yaklaşımla bu hazırlıkların yürütüleceği, farklı bir belgenin ortaya konacağı anlaşılıyor.
Yani hükümet inisiyatifi ele alacak. Örneğin düne kadar Türkiye için önemli dış tehdit unsuru olarak görülen ülkeler şimdi tehdit listesinden çıkacak. Bazı ülkeler konusunda ciddi tartışmaların çıkması da muhtemel. Örneğin İran, İran’ın nükleer güç haline gelmesi tehdit olarak görülecek mi görülmeyecek mi?
Sözkonusu belge birinci derecede gizliliğe haiz olacağı için bunu elbette bilemeyeceğiz.
İkinci ve daha can alıcı nokta ise iç tehdit değerlendirmesi...
Milli Güvenlik Siyaset Belgelerinde öteden beri en az dış tehdit ve riskler kadar hatta zaman zaman daha da ciddi iç tehditler sayılmış, buna yönelik tedbirler yer almıştı.
Örneğin öteden beri bölücü tehdit hep yer almış bu belgelerde. 1980 öncesinde en önemli iç tehdit unsuru olarak “komünizm” görülmüştü. 90’larda ve sonrasında ise komünizm tehdidi düşmüş fakat “irtica” tehdidi zaman zaman bölücülük tehdidinin bile önüne geçmişti.
Şimdi bunun değişeceği çok açık.
Daha da önemlisi iç tehdide karşı alınacak tedbirler farklılaşacak. İç tehdide karşı alınacak tedbirler konusunda bugüne kadar birinci derecede rol üstlenen askerin rolü sınırlandırılacak. Diğer güvenlik ve istihbarat birimleri ön plana çıkacak.
Polise ağır silah ithal yetkisi verilmesine ilişkin yasal düzenleme de belki bu hazırlığın bir parçası...
Askere yeni görev tarifi...
Haberin Devamı