Artık bütün hesaplar seçim için, türban bir başka bahara kaldı...

Haberin Devamı

Siyasi partilerin dünkü Meclis grup toplantılarında bir kez daha görüldü ki artık bütün hesaplar 2011 seçimlerine dönük. Bu noktadan sonra Kürt sorunu gibi türban gibi temel meselelerde uzlaşmaya dayalı çözüm beklemek hayalden de öte.

Başbakan Tayyip Erdoğan dünkü grup konuşmasında, türban çözümü için bir kez daha şu ifadeyi tekrarlıyor:

“Derdimiz bağcıyı dövmek değil...”

Ama öte yandan konuşması baştan sona CHP ve Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na dayak atmak üzerine kurulu.

Üniversitedeki türban yasağının ve YÖK’ün kaldırılmasını, milletvekili dokunulmazlıklarının sınırlandırılmasını bir paket halinde ele alıp çözmeyi öneren CHP liderine dün şu karşılığı veriyor Başbakan Erdoğan:

“CHP Genel Başkanı, hiçbir hazırlık yapmadan bir vaatte bulunmuş, bugün de bu vaadinin altında ezilmiştir. Süreç CHP tarafından başörtülü kızların umudunun istismar edildiği bir süreç haline gelmiştir. Sorunu şarta bağladılar. Bir insan hakkı, inanç özgürlüğü şarta bağlanabilir mi? Bu işin CHP ile çözülemeyeceği netlik kazanmıştır...”

CHP’yi ve CHP Genel Başkanı’nı çok ağır ifadelerle suçladı Erdoğan. Tabii bu arada MHP’ye yüklenmeyi de ihmal etmedi. Kendisinin ve partisinin özgürlüklerin önünün alabildiğine açılmasından yana, ileri demokrasiden yana olduğunu, başta CHP olmak üzere muhalefetin ise statükodan yana olduğu yineledi.

Klasik siyasi kavgasını, tonu bir perde daha yükselterek devam ettirdi. Bu noktadan sonra artık ne türban konusunda ne de diğer temel meseleler konusunda muhalefetle uzlaşma arayışına girmeyeceğinin mesajını verdi.

Yasaklarla mücadelede yalnız kaldıklarını söyleyen Erdoğan, türban konusunu 2011 seçimleri sonrasında çözecekleri vaadinde bulundu. Tabii ki Kılıçdaroğlu’nun verdiği yanıt da Erdoğan’ın söylediklerinden geri kalır değildi. O da çok sert bir üslupla Erdoğan’ın başta dokunulmazlık konusu olmak üzere hangi konularda halka söz verip daha sonra çark ettiğini anlattı uzun uzun. Yolsuzluklardan söz etti.

Yolsuzluk yapanların iktidar tarafından himaye edildiğini öne sürdü.

Anlaşılan o ki bundan sonra iktidarla muhalefet arasındaki ilişkilerde uzlaşma arayışı, işbirliği arayışı sözkonusu olmayacak. Çatışma ve karşılıklı suçlama esas olacak.

Seçime kadar da süreç böyle devam edecek. İktidarın stratejisi aşağı yukarı belli. Yine ileri demokrasi ve daha fazla özgürlük, daha yüksek ekonomik kalkınma vaadinde bulunacak, “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” diyecek.

Türban sorununu önemli bir seçim malzemesi olarak bir kenara ayırıp bu arada seçmeninin gönlünü almaya dönük ekonomik içerikli icraatlara ağırlık verecek.

Örneğin hazırlıkları büyük ölçüde tamamlanan sigorta, vergi, elektrik, su ve hatta trafik cezası borçlarının yeniden ertelenmesi gibi oy getirecek icraatlar bu dönemde ağırlık kazanacak. 2B yasası seçimden önce raftan indirilip yeniden ısıtılacak.

CHP ve MHP ne yapacak?

Elbette onların da bir takım vaatleri olacak. Belki “madem ki ödemeyenlerin borçları yeniden yapılandırılıyor, onlara bir avantaj sağlanıyor ödeyenlerin günahı ne?” diye soracaklar. Kamuya olan borçlarını düzenli ödeyen mükellef ve vatandaşlara da bir avantaj sağlanmasını, bundan sonraki ödemelerde borcunu zamanında ödemiş olanlara yüzde 10 civarında bir indirim yapılmasını talep edecekler.

Öyle ya, iki üç yılda bir çıkan af ve benzeri borç yapılandırmaları yüzünden kamuya olan mükellefiyeti zamanında yerine getirenler, borcunu düzenli ödeyenler, bugün kendini enayi yerine konmuş hissediyor.

O nedenle borcunu ödemeyenlere sağlanan kolaylığın karşılığında düzenli ödeyenler niye ödüllendirilmesin ki?

DİĞER YENİ YAZILAR