Arınç kendini mi tarif etti?

Bugün kamuoyunu meşgul eden tartışmanın özü, Tayyip Erdoğan’ın Çankaya yolunu kesmeye dönük. Oysa aday olup olmayacağı henüz kesin değil, muhtemelen 16 Nisan 2007 günü saat 23.59’a kadar da kesinleşmeyecek. Aday olup olmayacağını kimse de bilmiyor

Haberin Devamı

Bugün kamuoyunu meşgul eden tartışmanın özü, Tayyip Erdoğan’ın Çankaya yolunu kesmeye dönük.

Oysa aday olup olmayacağı henüz kesin değil, muhtemelen 16 Nisan 2007 günü saat 23.59’a kadar da kesinleşmeyecek. Aday olup olmayacağını kimse de bilmiyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları üzerinde yükselen siyasi tansiyon AKP içinde de kafaları karıştırmış durumda. Değil sıradan milletvekilleri, yakın çevresi bile adaylık konusunda Başbakan Erdoğan’dan bugüne kadar doyurucu bir sinyal alabilmiş değil, “son karar”ın ne olacağını kestiremiyorlar.

O yüzden de tutum ve görüş belirlemekte zorlanıyor AKP’liler.

Örneğin, “Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması mı daha iyi, olmaması mı?” sorusuna her AKP’linin bir yanıtı var ama kafalardaki yanıtı seslendirmeye kimse cesaret edemiyor. Bu nedenle de cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda kimse renk vermemeye özen gösteriyor.

Bülent Arınç hariç...

Dün üzerinde uzlaşma sağlanacak ismin mutlaka AKP grubundan biri olması gerektiğini vurguladı. “Geçmişte aktif politika içinde yıpranmış bir insan olmamalı” formülünün uygulanabileceğini söyledi ve bu formülü “makul ve mantıklı” diye niteledi. Meclis Başkanı olarak partilerüstü konumuna vurgu yapan, geçmişte kendisinin aynı partinin grup başkanvekili ile ters düşme pahasına krizleri önleyici fedakarlıklar yaptığını da anlatan Arınç, AKP’liler arasında bile “kendini tarif etti” yorumlarına yol açtı. Arınç’ın sözleri “benim üzerimde uzlaşın” mesajı olarak algılandı ama o da 16 Nisan’dan önce daha açık konuşmaya yanaşmadı.

Öyle ya, AKP’lilerin hiçbiri bugün Erdoğan için “Olmaması daha iyi. Partinin başında, Başbakan olarak kalsın” dese ne tepki alacağını bilmiyor. Ya Erdoğan Köşk’e çıkmayı kafasına koymuşsa, diye düşünüyor.

Muhalefetin son günlerde sertleşen tutumu ve eski Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun gündeme getirdiği “Cumhurbaşkanlığı seçimi için üçte iki çoğunluk koşulu” tartışmaları da bazı kaygıları da arttırıyor AKP içinde. İki farklı değerlendirme yapılıyor. Bazıları, “Muhalefet cephesi Tayyip Erdoğan’ın gözünü korkutmaya çalışıyor. Ama Tayyip Bey kuru gürültüye pabuç bırakmayacaktır” derken, bazı AKP kurmayları ve milletvekilleri farklı konuşuyor:

“Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına karşıymış gibi görünenler aslında büyük bir panik içinde. Ya sürpriz bir isim önerip partinin başında başbakan olarak kalırsa korkusu yaşıyorlar. Tayyip Bey’in Cumhurbaşkanı olmasıyla doğacağını umdukları gerilimlerden siyasi çıkar sağlayabileceklerini hesaplıyorlar. Onun için de Başbakan’ı tahrik ediyorlar, olmayacaksa bile aday olup cumhurbaşkanı seçilmeye zorluyorlar...”

Aslında her iki görüşün de haklılık payı var. Her iki değerlendirme de muhalefet cephesinin stratejisine uygun.

Üçte iki çoğunluk koşulu tartışmaları devam ederken önceki gün CHP Genel Başkanı Deniz Baykal kesin bir dille açıkladı ki, kendileriyle bir mutabakat aranmaz ve Erdoğan aday olursa seçimi boykot edecekler.

ANAP ve DYP de boykota katılırsa, iktidar 11. cumhurbaşkanını tek başına seçecek.

İşte bu durumda seçilecek cumhurbaşkanı ile ilgili meşruiyet tartışmasını da şimdiden başlatıyor Deniz Baykal: “O zaman cumhurbaşkanı değil, partisinin grup başkanı olur...”

Aslında bu tartışma, 1989 yılındaki tartışmalardan farklı değil. Turgut Özal cumhurbaşkanı seçilirken de SHP ve DYP seçimi boykot etmişler, o zaman da cumhurbaşkanı sadece ANAP’ın oyları ile seçilmişti. Sonra mı? Özal Cumhurbaşkanı oldu ve “alışamadık” diyenlere de “alışırsınız, alışırsınız” diyerek görevini sürdürdü...

DİĞER YENİ YAZILAR