Türkiye garip ülke; en kritik gündem konuları bile üç gün, bilemedin beş günde tüketiliyor. Mecburen tüketiliyor çünkü üç-beş gün sonra çok daha önemli bir başka kriz konusuyla karşı karşıya geliyoruz. Cumhurbaşkanlığı tartışması da öyle olmuş, arada kaynayıp gitmişti.
Uludere faciası, ardından ABD Büyükelçiliği’nde emniyetçilerin verdiği Ergenekon ve Deniz Baykal brifinglerinin yarattığı tartışma bile yarıda kesilmiş, MİT’le ilgili ifade ve sorgu krizi gündemi işgal etmişti.
Dün itibariyle, “iktidar - cemaat kavgası var mı yok mu” iddialaşmaları ve “MİT - özel yetkili yargı” tartışmalarının kaldırdığı toz duman ortamında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı tartışmasını da yeniden gündeme taşıdı.
MİT’e koruma kalkanı yasasına verdiği jet onay nedeniyle, önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü bir süredir sergilemekte olduğu sert üslubuyla eleştiren Kılıçdaroğlu ardından konuyu Cumhurbaşkanı’nın görev süresi tartışmasına getirdi.
Bu konuda yasa çıktı, yürürlüğe girdi ama tartışma henüz sonuçlanmadı. 2007’de Abdullah Gül seçildikten sonra referandumdan geçerek yürürlüğe giren anayasa değişikliğine göre, bundan böyle cumhurbaşkanını halk doğrudan seçecek. Cumhurbaşkanlarının görev süresi 5 yıl olacak ve görev süresi dolan cumhurbaşkanları ikinci kez seçilebilecek.
Anayasa hükmü bu. Son derece açık ve net.
Fakat bu açık ve net hükme rağmen geçen yılın sonunda iktidar çoğunluğunun oylarıyla Meclis’ten çıkan uyum yasası, görev süresinin Abdullah Gül için 7 yıl olmasını öngörüyor.
İşte CHP’nin de, diğer muhalefet partileri MHP’nin de BDP’nin de itirazı buna.
Bir başka itiraz konusu da şu: Görevdeki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, seçildiği sırada Cumhurbaşkanının görev süresi 7 yıl olduğu için bu sürenin tamamlanmasını hükme bağlayan yasa, ayrıca Abdullah Gül’e Anayasa’da var olan ikinci defa seçilebilme hakkını da tanımıyor. Abdullah Gül, Ahmet Necdet Sezer, Süleyman Demirel ve Kenan Evren’i halk tarafından gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimine girmekten men ediyor. Burda da değiştirilen anayasa hükmüne sadık kalıyor uyum yasası...
Kemal Kılıçdaroğlu, “Yürürlükteki anayasaya aykırılıklar içeren bu yasayı niye onayladın?” diye çıkışıyor Cumhurbaşkanı Gül’e.
Gerçekten de Gül, önüne gelen yasaları hukukçularına titizlikle incelettiriyor, kendi görüş ve değerlendirmesini netleştiriyor ve genel olarak bir hafta-on günlük incelemenin ardından imzalayıp yayımlattırıyordu. Sözkonusu uyum yasasını ise ne hukukçularına incelettirme gereği duydu, ne de kapağını kaldırıp okuyup inceleme gereği...
İmzalayıp gönderdi.
Haksız sayılmaz. Çünkü, bu yasayla, yasadan önce yıllarca görev süresini tartışma konusu yaparak kendisini çok sıkıntılı bir konumda bırakmıştı, içinden çıkıp geldiği partisi. Muhtemelen bu nedenle bir kırgınlığı vardı. Ayrıca önüne gelen yasa doğrudan kendi konumunu ve siyasi geleceğini ilgilendiriyordu.
O nedenle de, “CHP’nin itirazı varsa, anayasaya aykırı görüyorsa buyursun Anayasa Mahkemesi’ne götürsün” deyip bu tartışmanın dışına çıktı.
Kılıçdaroğlu, şimdi bu yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini söylüyor.
Türkiye’nin önemli hukukçularının, anayasacılarının kanısı, Kılıçdaroğlu’nu destekler yönde. Yani çıkarılan yasanın anayasaya açık bir aykırılık oluşturduğunu söylüyorlar. Hatta bu yasaya olumlu oy veren pekçok hukukçu AKP milletvekili de öyle düşünüyor. Ama son ve kesin kararı Anayasa Mahkemesi verecek.
Anayasa Mahkemesi bu yasayı iptal ederse bu yaz cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak. Ve eğer öyle olursa hiç kuşku yok ki AKP’nin adayı Abdullah Gül olacak. Aksi olursa 2014’teki seçimde Tayyip Erdoğan...
Her şey Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karara bağlı. Acaba kime yol açılacak?
Anayasa Mahkemesi Gül’ün yolunu açacak mı?
Haberin Devamı