Anayasa için “uzlaşma görüntüsü”nde sona doğru...

Haberin Devamı

Balkon nutukları da sözde kaldı. Siyasi parti liderleri 2011 seçimlerinden bu yana geçen 8 aylık süre boyunca birbirlerine barış elini uzatamadılar.

Dahası bugünkü ortam seçim dönemlerinden bile daha gerilimli, karşılıklı tartışma üslubu daha sert ve kavgacı.

Meclis’teki tüm partilerin zımni olarak uzlaştıkları tek konu var: Uzlaşmazlıkları derinleştirmek...

İktidarla muhalefet arasındaki en basit anlaşmazlık bile büyük kavga konusu haline dönüştürülerek günlerce siyasi gündemi işgal edebiliyor.

Temel düzenlemelerde, ülkenin temel sorunlarının çözümünde ortak görüş oluşturulamıyor.

Meclis İç Tüzüğü değiştirilmek isteniyor ama iktidar-muhalefet uzlaşması sağlanamıyor. Sağlanamadığı gibi bu konu üzerinde Meclis’te büyük kavgalar, kürsü işgalleri yaşanıyor.

Özetle siyasi hayatın her aşamasında, her alanında uzlaşmazlıklar, kavga-gürültü atmosferi hakim.

Bu olumsuz durumun tek istisnası var; yeni anayasa çalışmaları...

Başkanlığını Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in yürüttüğü Yeni Anayasa Hazırlama Komisyonu’nda tüm siyasi partiler eşit sayıda üye ile temsil ediliyor. Kararlar bütün siyasi partilerin oy birliği ile alınıyor. Gerçi bugüne kadar alınan kararlar daha çok çalışma usulleri ile ilgili ama yine de ciddi bir anlaşmazlık çıkmaması önemli.

Görünürde tam bir uzlaşma ve uyum havası var. Eşyanın tabiatına, siyasetin doğal akışına aykırı bir durum gibi görülebilir ama bu komisyon, siyasetin normal, doğal akışının dışında gibi. Bu komisyonda adeta farklı bir atmosferde, farklı bir hava teneffüs ediliyor. Ne BDP’li ile MHP’li kavga ediyor ne CHP’li veya MHP’li ile AKP’li...

Bu komisyondaki görüntüye bakıldığında sanki büyük umutlar bağlanan, özlemi çekilen çağdaş ve özgürlükçü demokrasinin sağlam zeminini oluşturacak yeni anayasa hayali tarihi bir uzlaşma ile yapılacakmış gibi...

Fakat ne yazık ki bu görüntü yanıltıcı. Çünkü şu anda en azından anayasa konusunda hiçbir siyasi parti uzlaşmaz görüntü vermek istemiyor. Bu konuda baştan “uzlaşmaz” damgası yiyen parti ve siyasetçinin kamuoyunda büyük bir itibar kaybına uğrayacağı biliniyor.

Onun için uzlaşmazlık bir yana taraflar “en uzlaşmacı” görüntüsü içinde olmaya büyük özen gösteriyorlar.

En azından şimdilik görüntü böyle...

Ama bu durum ne kadar devam edecek?

Aslına bakılırsa şu ana kadar uzlaşmazlık çıkmamasında sürecin de rolü var. Çünkü henüz işin aslına girilmiş değil. Yaklaşık iki ay daha girilmeyecek de.

30 Nisan 2012’den sonra işler değişmeye başlayacak. O tarihe kadar, kamuoyundan, sivil toplum ve meslek kuruluşlarından, üniversitelerden görüş alma süreci devam edecek.

1 Mayıs gününden itibaren ise toplanan görüşlerin tasnif ve değerlendirilmesi, ardından da yeni anayasanın yazımı başlayacak.

İşte 1 Mayıs’tan sonra başlayacak yeni süreç aynı zamanda bugün oynanan uzlaşma tiyatrosunu da kaçınılmaz biçimde sona erdirecek.

O noktada bugün komisyonun tartışmaktan özenle kaçınmaya çalıştığı bazı temel kritik konular tartışma gündemine gelecek.

Örneğin vatandaşlık konusu acaba nasıl formüle edilecek ve bu formüle hem MHP hem de BDP itirazsız evet diyecek?

Ya da laiklik tarifi, din ve din eğitimi, Diyanet İşleri’nin yeniden yapılandırılması konusunda uzlaşma sağlanabilecek mi?

Resmi dil, eğitim dili ve Kürtçe eğitim talepleri konusunda bütün siyasi partiler aynı noktada buluşabilecekler mi? Ya da bağımsız yargı, özel yetkili yargı ve ve yüksek mahkemelerin yapısı, görev ve yetkileri nasıl belirlenecek?

Çok zor...

Dahası bugünkü mevcut siyasi gerilim ortamı metin yazımı aşamasında kaçınılmaz biçimde Komisyon’a da yansıyacak ve oradaki atmosfer de zehirlenecek...

Cemil Çiçek, boyuna “Siyasi havanın yumuşaması lazım” temennisini sık sık tekrarlamıyor. Ama acaba bu temenniyi duyan var mı?

DİĞER YENİ YAZILAR