Türkiye’nin gerçek gündeminde başta terör ve Kürt meselesi olmak üzere acil çözüm bekleyen yakıcı meseleler var. Tutuklu milletvekilleri, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili tartışmalar var.
Ama siyasetin görünürdeki bir numaralı önceliği yeni anayasa...
Bugün adeta “yeni anayasa yapılacak bütün dertler bitecek” havası hakim.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Meclis’i açış konuşmasının önemli bölümünü yeni anayasaya ayırdı. 1 Ekim’deki konuşmasında milletvekillerine şu mesajı vermişti Cumhurbaşkanı:
“Aziz milletimiz siz değerli milletvekillerimize uzun süredir özlemini duyduğu, 1921 ve 1924 anayasalarından beri ilk defa millet iradesine dayanan bir anayasa yapma mesuliyeti ve şerefini tevdi etmiştir...”
Hatta toplumsal ve siyasal uzlaşmaya dayalı biçimde hazırlanması tavsiyesinde bulunduğu yeni anayasa konusunda bir temel çerçeve de çizmişti Cumhurbaşkanı Gül.
Yeni anayasa için en önemli unsur “uzlaşma”nın nasıl sağlanabileceğiydi. Geleneksel olarak kavgalı ve gerilimli bir karaktere sahip Türk siyasetinin uzlaşıyı nasıl sağlayabileceği önemliydi.
Partilerarası uzlaşmanın sağlanmasında sorun çıkmadı. Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in girişimleriyle her partinin verdiği üçer üyeden oluşan 12 kişilik uzlaşma komisyonu ilk toplantısını bugün yapacaktı, ancak önümüzdeki haftaya ertelendi.
Çarşamba günü yapılacak ilk toplantıda kuşkusuz işin esasına girilmeyecek. Cemil Çiçek’in başkanlık edeceği bu ilk toplantıda komisyonun çalışma usul ve esasları konuşulacak.
Şimdilik bütün partiler uzlaşma görüntüsünü bozmamaya azami özen gösteriyorlar. Kimse siciline “uzlaşmaz” damgası yemek istemiyor.
Görüntüye bakılırsa yeni anayasa bu uzlaşma ortamı içerisinde kavgasız, gürültüsüz yapılabilecek gibi.
Bugünkü görüntü öyle...
Ve Başbakan Tayyip Erdoğan da muhtemelen bu uzlaşma havası bozulmadan çalışmaların hızlandırılmasını ve yeni anayasanın 9 ay içinde tamamlanmasını arzu ediyor.
Bazıları bu 9 aylık süreyi kısa buluyorlar ama aslında uzun bile. Eğer görüntüdeki uzlaşma içselleştirilebilirse, gerçeğe dönüşürse ve bütün siyasi partiler samimi olarak bu işe sarılırsa, yeni anayasa çalışması değil 9 ay, 6 ayda bile sonuçlandırılabilir.
Çünkü bütün siyasi partilerin zaten anayasa konusunda belli bir hazırlığı var. Partilerin genel yaklaşımları da aşağı yukarı birbirine benziyor. Her parti yeni anayasanın daha demokratik ve özgürlükçü olmasını istiyor. Temel hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin, kısıtlamaların kaldırılmasını istiyor. Daha kısa ve daha net bir anayasa konusunda da fikir birliği var.
O zaman hiçbir sorun olmayacak gibi gözüküyor. Ama acaba öyle mi olacak?
Hayır öyle olmayacak. İşin esasına girildiğinde ciddi sıkıntılar çıkabileceğini de herkes biliyor.
Laiklik tanımının yeniden yapılmasında, millet tanımında, BDP’nin önerdiği demokratik özerklik ve anadilde eğitim konularında çıkacak anlaşmazlıkların nasıl çözüme kavuşturulabileceği meçhul.
Ayrıca muhalefetin AKP konusunda hala ciddi kuşkuları var. Meclis çoğunluğuna dayanarak temel ve kritik maddeleri istediği gibi dikte etmeye kalkacak mı iktidar partisi? Örneğin yargı ile ilgili düzenlemeler konusunda muhalefetin taleplerine ne diyecek? Ya da BDP’nin kritik talepleri nasıl karşılanacak?
Bu konularda muhalefette ciddi kuşkular var. Ama uzlaşma bozulmasın diye en azından şimdilik bunlar yüksek sesle konuşulmuyor.
AKP’nin istediği düzenlemeyi referandumu göze alarak Meclis’ten çıkarabileceğini tahmin ediyor muhalefet. Çünkü bugün her ne kadar milletvekili sayısı 330 olmasa da ilerleyen aylarda muhalefetten gelecek transferlerle bu sayının üstüne çıkabileceğini öngörüyorlar iktidar partisinin.
Uzlaşma uzmanı Cemil Çiçek’in işi kolay değil. Çünkü bugünkü görünür uzlaşma havası her an bozulabilir...
Anayasa için uzlaşı havası sürecek mi?
Haberin Devamı