“ANAP’ın düştüğü tuzağa düşmeyelim” kaygısı...

Başbakan Tayyip Erdoğan milletvekillerini yılda iki defa genellikle de Kızılcahamam’da üç günlük kampa alıyor. Bu toplantılar bugüne kadar ilki Meclis’in açılış döneminde Eylül veya Ekim aylarında, ikincisi de ilkbaharda Mayıs veya Haziran aylarında yapılıyordu

Haberin Devamı

Başbakan Tayyip Erdoğan milletvekillerini yılda iki defa genellikle de Kızılcahamam’da üç günlük kampa alıyor. Bu toplantılar bugüne kadar ilki Meclis’in açılış döneminde Eylül veya Ekim aylarında, ikincisi de ilkbaharda Mayıs veya Haziran aylarında yapılıyordu.

Hem parti içinde birlik ve beraberliği pekiştirmek, hem de milletvekilleri ile rahat bir ortamda ikili veya gruplar halinde görüşmeler yaparak sıkıntıları tespit etmek, bir bakıma da gaz almak amaçlıydı.

Bu kez ilkbahar toplantısını öne alma ihtiyacı duydu Başbakan; Mayıs veya Haziran ayında yapılması gereken toplantı Ocak ayına alındı.

Çünkü bu seferki toplantı diğerlerinden çok farklı, çok daha özellikli. Geçmiş toplantılarda daha çok hükümet icraatları, parti yönetimi-grup ilişkileri, milletvekillerinin bakanlardan şikayetleri konuşuluyordu. Belki bu kez de konuşulacak bunlar. Ama esas konu, Nisan ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi ve ardından gelecek milletvekili genel seçimlerinde izlenecek strateji olacak gibi...

Tabii ki kampta “Ben cumhurbaşkanı adayı olacağım” demeyecek, ya da “Kim aday olsun?” diye de sormayacak Tayyip Erdoğan. Fakat muhtemelen seçim sürecinde izlenmesi gereken genel tutum, partinin birlik ve bütünlüğü üzerine vurgular yapacak.

Çünkü Başbakan Erdoğan ve AKP kurmaylarının bugünlerde en hassas oldukları nokta, partinin birlik ve bütünlüğünü korumak, içerde nifak tohumları yeşermesine izin vermemek.

Bu noktada geçmişten aldıkları önemli dersler var.

En önemli ders konusu da Turgut Özal’ın ANAP’ı. AKP’lilerin en büyük kaygısı 1989 sonrasında ANAP’ın düştüğü tuzaklara düşmemek.

Bugünlerde AKP kulislerinde konuşulan iki senaryo var. Birinci senaryo Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olması ve seçilmesi. Bu durumda, Genel Başkanlığı ve Başbakanlığı Abdullah Gül devralır ve sorunsuz yola devam edilir.

İkinci senaryo ise Erdoğan dışında parti içinden bir ismin adaylığı.

İşte kaygılar da bu noktada başlıyor. Bunu temenni eden, gönlünden cumhurbaşkanlığı geçen çok sayıda isim var parti içinde. Ama en kritik isim Meclis Başkanı Bülent Arınç...

Eğer zayıf bir ihtimal de olsa Erdoğan kendisi aday olmaz parti içinden herhangi bir ismi aday gösterirse Bülent Arınç’ın “inadına” aday olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bu da partide şu veya bu ölçüde bir çatlak demek.

Ayrıca birinci senaryodaki Erdoğan Cumhurbaşkanı-Gül Başbakan formülünde bile birkaç ay sonra yapılacak genel seçimlerde arzulanan sonucun alınamaması halinde AKP’nin liderlik kavgalarının içine itilebileceğinden endişe edenler yok değil.

CEBİNE ŞEYTAN KONANLAR
Bu konuları bir süre önce sohbet ettiğim Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e, “siz 1989 sonrasında ANAP’ta olup bitenlerin en yakın tanığısınız, şimdi AKP açısından benzer bir risk görüyor musunuz?” diye sorduğumda şu yanıtı vermişti: “Bizde hiçbir sorun çıkmaz, şu anda birlik bütünlüğü en sağlam parti AKP’dir. ANAP içinde o tür tartışmalar çok erken başlamıştı. Bizde öyle bir tartışma yok. Çünkü rahmetli Özal yukarıya çıkarsa kim genel başkan olacak tartışması bir buçuk iki sene evvel başlamıştı. Turgut Bey kendisi de cumhurbaşkanı olmaya karar verdikten sonra, ’18 Türk büyüğü’lafını ortaya attı, herkesin cebine bir şeytan koydu, öyle çıktı Çankaya’ya. Cebine şeytan konanlar da tabiri caizse bir daha iflah olmadı. Önemli bir kısmında genel başkan olma hastalığı başladı. AK Parti’de böyle bir durum yok.”

Çiçek, “Tayyip Bey kimsenin cebine şeytan koymuyor” diyor...

Ama yine de ya şeytana uyanlar olursa?

DİĞER YENİ YAZILAR