AKP iktidarı birinci yılını dolduruyor ancak parti sözcüleri her ne kadar "alışırlar, alışacaklar" dese de devletin bazı kurumları bu iktidarı hazmetmekte zorlanıyor. Toplumun bir kesiminde ve bazı devlet kurumlarında iktidardaki partinin varsayılan ideolojisine muhalefet, açıkça olmasa da sembolik davranış biçimleriyle sürekli canlı tutuluyor. AKP Genel Başkanı Erdoğan ve arkadaşları her ne kadar "Değiştik, sırtımızdaki Milli Görüş gömleğini çıkardık" dese de henüz devleti tam ikna edebilmiş değil. Hâlâ partinin görünen gündeminin dışında bir gizli gündemi olduğu, cumhuriyetin temel değerleri ve ilkeleriyle sorunu olduğu kanaati hakim.
Her şey türban gölgesinde
O nedenle de türban, bir numaralı gerilim noktası olarak bir yıldır gündemde. AKP adeta türbanla imtihan ediliyor. Hükümet hangi alana el atmaya kalksa karşısına türban sorunu çıkıyor. Hükümetin ve AKP'li Meclis Başkanı'nın bulunduğu her ortamda dikkatler türban konusuna çevriliyor. Ulusal bayram ve resepsiyonlar, bayram kutlamaları türban gölgesinde. Üniversite reformu ve YÖK tartışmaları amaç ve içeriğinden sıyrılıp türban konusuna indirgeniyor. AKP sözcüleri "Bizim öncelikli sorunumuz türban değil, öncelikle ülkenin ağır ekonomik sorunlarını çözmek ve AB'ye tam üyelik için gayret ediyoruz" diyor ama inandırıcı bulunmuyorlar: "Hayır, takıyye yapıyorlar. Nihai amaçları, cumhuriyetle hesaplaşmak" deniyor. Ve türban ekseninde yürütülen tartışma ve sıkıştırmalarla AKP'nin varsayılan gizli gündemini açığa çıkarma stratejisi izleniyor. Ancak bunun da zeminini yine AKP ve AKP'liler hazırlıyor. Gizli gündem izlenimini bazı davranış biçimleri ve girişimleriyle canlı tutuyorlar.
Fitili Arınç ateşledi
Türban tartışmalarının fitilini, türbanlı eşiyle birlikte Cumhurbaşkanını uğurlamaya ve karşılamaya giderek Meclis Başkanı Bülent Arınç ateşliyor. "Cumhurbaşkanının resmi olarak bulunduğu her alan kamusal alandır ve türbanlı girilemez" açıklaması ile noktalanan bu girişim Arınç'ın 23 Nisan resepsiyonu davetiyelerine "Bayan Arınç ve..." yani "eşimle birlikte" diye yazdırmasıyla resepsiyon krizine yol açıyor ve 29 Ekim resepsiyonunda tartışma doruğa ulaşıyor. AKP iktidarından önce Köşk'teki resepsiyonlara her zaman üç beş türbanlı hanım geliyor ve hiçbir sorun, hiçbir tartışma yaşanmıyordu. Ancak şimdi AKP'lilerin bu tür zeminlerde işi türban gösterisine dönüştürebileceği kanaati hakim. Ve bu kanıyı pekiştirici yönde girişim ve davranışlar da yine AKP'lilerden geliyor. Valiliklerin 29 Ekim resepsiyonlarına Köşk'ü protesto eden bazı AKP'liler Cumhurbaşkanı'na inat türbanlı eşleriyle katılıp resim veriyorlar. O nedenle bu kinci davranış biçimleri ve tartışmalar gündemden inmiyor. Üniversitelerde başlayan türban hassasiyeti şimdi hayatin her alanına yayılmış durumda. Son örnek, önceki gün Yargıtay'da yaşanıyor. Türbanlı bir sanık, "kamusal alanda türban yasağı" gerekçesiyle salondan çıkarılıyor. Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı Fadıl İnan'ın bu olayla ilgili açıklaması son derece çarpıcı: "CMUK'ta sanığın hakları yazılmıştır. Siyasal görüş amacını taşıyan türbanla duruşmaya girme hakkı yoktur. Duruşmadan çıkarttığımız hanım zaten avukat. Avukat olarak oraya o şekilde giremeyeceğini biliyor. Onun için sanık olarak bunu denedi..." Bu gerilim ve inatlaşma kolay kolay bitecek gibi gözükmüyor. Hükümet içtenlikle bu sorunu çözmek istiyorsa, önce gizli gündemi olmadığı konusunda kamuoyunu ve devleti ikna etmek durumunda. Bu da yetmiyor, kamusal alanın net ve açık biçimde tarifinin yapılması ve türbanın nerelerde yasak, nerelerde serbest olacağının açıklığa kavuşturulması ve buna da önce AKP tabanının özen göstermesi gerekiyor. Bugün için belki çok erken ama 2007 yılında cumhurbaşkanı seçilirse Tayyip Erdoğan'ın eşi başını mı açacak yoksa türban her alanda tümüyle serbest mi bırakılacak? Bugün bu konu hiç konuşulmuyor ama kafaları ciddi biçimde meşgul ediyor...
AKP'nin türbanla imtihanı...
AKP iktidarı birinci yılını dolduruyor ancak parti sözcüleri her ne kadar "alışırlar, alışacaklar" dese de devletin bazı kurumları bu iktidarı hazmetmekte zorlanıyor
Haberin Devamı