AKP bölücü mü?

Haberin Devamı

Açılım tartışmaları siyaseti yine mahkemelik etti. Başbakan Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi mahkemeye veriyor.

1980 öncesinin geçer akçe malzemesi “Komünizm”di. Sağcı liderler rakiplerini karalamak için “komünist”likle itham ederek itibarsızlaştırmaya çalışıyorlardı.

Artık kimse kimseyi komünist olmakla suçlamıyor. Yeni dönemin modası “Ergenekoncu” veya “Bölücü” suçlamaları...

İktidar muhaliflerini Ergenekoncu olmakla suçlarken, muhalifler de iktidarı bölücülükle suçluyor.

Açılımın adı bile ortaya konmadan, hükümetin ne yapacağı belli olmadan MHP peşinen bölücülükle suçlamaya başladı iktidarı. İktidarın, Tayyip Erdoğan’ın muhalefete, MHP ve Bahçeli’ye söyledikleri de aşağı kalır ifadeler değildi aslında. En hafifi geçen hafta Meclis kürsüsünden dile getirdiği “şehit cenazesi gelsin diye bekliyorlar”, “kan üzerinden siyaset yapıyorlar” suçlamaları...

Ve şimdi Erdoğan ile Bahçeli mahkemelik. Belki yarın öbür gün Deniz Baykal’ı da mahkemeye verecek Başbakan.

Çünkü Baykal da “bölücülük”le suçluyor hükümeti.

13 Kasım günü Meclis’te İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın açılımla ilgili sunuşunun ardından Baykal da “bölücülük” suçlamasını dillendirmeye başladı.

Atalay ne söyledi, hükümet açılım adına ne yaptı da bu suçlamayı hak etti?

İçişleri Bakanı’nın açılımla ilgili söylediklerinin özeti şu:

- 18 yaş altındaki tüm çocukların Çocuk Mahkemeleri’nde yargılanması,

- Tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla anadillerinde (Kürtçe) görüşmesine imkan sağlanması,

- Özel televizyon ve radyoların da farklı dil ve lehçelerde (Kürtçe) yirmi dört saat yayın yapması,

- Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yol kontrollerinin azaltılması ve yayla yasaklarının kaldırılması,

- Toplumsal ve dini hizmetler dahil, vatandaşlarımızın sosyal yaşamlarında farklı dil ve lehçeleri (Kürtçe) kullanmalarının önündeki engellerin kaldırılması,

- Bağımsız bir Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu kurulması,

- Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın, bağımsız ve sivil bir İnsan Hakları Kurumuna dönüştürülmesi,

- İşkenceye Karşı BM Sözleşmesi onaylanarak, işkence ve kötü muameleyle mücadelenin uluslararası denetim boyutunun pekiştirilmesi,

- Bağımsız Kolluk Şikâyet Mekanizması oluşturulması,

- Bugüne kadar çeşitli sebeplerle isimleri değiştirilen yerleşim birimlerine, yerel talep olması halinde, mevzuat hükümlerine uygun olarak eski isimlerinin verilebilmesine imkân sağlanması,

- Siyasi partilerin seçim çalışmalarında vatandaşların kullandıkları farklı dil ve lehçelerde de onlara seslenebilme imkanı verilmesi, yani Kürtçe propaganda.

Yapılması öngörülen bu düzenlemelerin neresi bölücülük? Sosyal demokrat olduğunu iddia eden bir parti bu tür demokratikleşme adımlarına nasıl karşı durabilir?

Bu ve benzeri düzenlemelerin daha ilerilerini yıllar önce SHP savunmuştu, CHP savunmuştu.

Şimdi hükümet bunları yapıyor diye bölücülükle suçlanabilir mi?

Aslında Baykal bu nedenle itham etmiyor hükümeti. Bu düzenlemelere temel bir itirazı da yok. “Onlar yapılabilir, yapılmalı da” diyor.

Baykal’ın itirazı İçişleri Bakanı’nın şu ifadesine:

“Vatandaşlarımızın kullandığı farklı dil ve lehçelerle ilgili üniversitelerimizde akademik araştırma yapılması, enstitü kurulması ve seçmeli ders konması...”

Bölücülük suçlamasını bu ifadeye dayandırıyor. Bunun anayasaya aykırı olduğunu, bugün masumane görünse dahi ulusal bütünlüğü dinamitleyecek bir adım olacağını söylüyor.

DİĞER YENİ YAZILAR